28 Eylül 2011

Bu hafta Kırklareli'deyiz

Son 8 gündür öyle hızlı gitmişim ki, ruhum bu hızın altında ezilmiş. Yarım saatliğine de olsa güneşin altında yatıp dinlenmek, ruhumla bedenim arasındaki dengeyi yeniden kurmak istedim. Bir yandan uzanmış yatarken, beynimin içinde hareket devam ediyordu. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordum sanki bir yere yetişmem gerekiyormuş gibi. Oysa kendime hiç değilse bir kaç saatlik bir mola vermiştim hayattan. Sakinlemek istiyordum ya sanki yine yoldaydım, gidiyordum. Dün hayatımın ilginç günlerinden biri oldu. Sabah Limanköyevi'nde, zarif ve sade odamda uyanmış, Okan ve Sermin'in (ardından ekibe katılan Okan'ın eşi Özge'nin) hazırladığı nefis kahvaltıyla güne başlamıştım. Valizleri toplayıp arabaya yerleştirdikten sonra son kalan çekimlerimizi yapmak için yola koyulmuştuk. Limanköy iskele, İğneada sahil, Mert gölü, Longoz ormanları derken işimizi bitirip yola düştük. Acilen İstanbul'a gelinmesi gerekiyordu çünkü hem yakalanacak bir uçağım hem de seslendirmem gereken bir bölüm vardı. Poyralı, Vize, Saray, Çorlu, Silivri derken yolun son kısmını trafik nedeniyle ağır ağır giderek kanala vardık. Seslendirmemi yapıp valizimi kaptım. Sağolsun harika bir şöföre denk geldim, bir saatte ulaştırdı beni Sabiha Gökçen'e. Sekiz günde 4 ayrı yatakta uyuduktan sonra yatağıma kavuşmak bir güzel geldi ki. Sonrası işte sakinlemeye çalışırken debelenmeler, acil işler, biraz nefes almaya çalışmak...
Bu hafta size yine eğlenceli ve dilerim ki bilgilendirici bir bölüm izleteceğiz. Kırklareli'ndeyiz (ekteki "n" harfini koymalı mı koymamalı mı bir türlü karar veremedim). Bakalım beğenecek misiniz? 30 Eylül cuma 21:00'de, Kanal 24'te. Televizyondan izleyemeyenler kanalın web sitesinden yayın saatinde izleyebilirler. Her ikisini de yapamayanlar 2 Ekim pazar 19:15'teki tekrarı izlemeye çalışabilirler (her iki şekilde de olabilir).

22 Eylül 2011

Bu hafta Alaçatı'dayız

Evet bu hafta Alaçatı'dayız ve bambaşka renklerle çıkıyoruz karşınıza. Bu renklerin en renklisi tabii ki Maria'nın Bahçesi'nde geçirdiğimiz saatler. Siz programda belki beş dakika olarak göreceksiniz ya da biraz daha uzun ama biz epey bir zaman geçirdik Maria'nın Bahçesi'nde. Çok da keyif aldık. Gökçen beyin şarkıları, şık sunumları, Maria'nın neşeli sohbeti ve o muhteşem lezzetler. Mesela bu fotoğrafta gördüğünüz ekmek. İçinde kabak çiçeği var. Maria'nın yaratıcılığı işte. Kabak çiçeklerini değerlendirmenin binbir yolunu bulmuş çılgın ve tatlı kadın! Epeydir pazar gezisi yapmamıştık, bu hafta pazar ziyareti de var. Alaçatı çekimlerimizden bazı fotoğrafları yanda linki olan facebook sayfamıza ekledim. Fotoğrafın üzerine tıklarsanız göreceksiniz. Eski bölümlerimiz de hızla yükleniyor facebook sayfasına, izlemek isteyenleri sayfamıza bekleriz. Alaçatı bölümü tüm renkleri ve sürprizleriyle 23 Eylül Cuma 21:00'de, Kanal 24'te.

18 Eylül 2011

Yine kolayın kolayı...

Ben bu karışımı böylece de yiyebilirdim. Yanında iki dilim kızarmış ekmeğim olsa, üzerine koyar pek de keyif alırdım kendisinden. Alınmayacak gibi de değil ki. Lor güzel, biber güzel, maydanoz güzel. Aslında bizim bahçenin maydanozu olsa daha iyiydi ya bu sene bir hata oldu, maydanozlarla rokalar yatak değiştirince rokalar çıktı da bolca, maydanozlar otların istilasına boyun eğdi. Eh ben de yokum ki evde, teker teker yolayım o otları. Bir kaç kere yaptım yapmasına ya sonra teslim oldum. Maydanozsuz kaldık yani bu yıl. Pazara talim. Bu üçlüyü niye hazırladıma döneyim ben en iyisi, son pişmanlık fayda etmez, neredeyse Antalya'ya dönme zamanı gelmiş, bu saatten sonra maydanoz lakırdısı yapmanın ne alemi var değil mi ama. Ben bu üçlüyü annemin ekstradan aldığı yufkayı değerlendirmek için hazırladım. Bilirsiniz işte, gözleme yapmak için. Yufkayı dört eşit parçaya böldüm, ortalarına bolca koydum harçtan. Zarf gibi kapattım desem anlaşılır mı? Yok öyle dememeli. Karşılıklı iki tarafı harcın üzerine kapattıktan sonra öte tarafın birini üste birini alta kıvırıp yağladıktan sonra teker teker, arada alt üst ederek, her seferinde biraz zeytinyağı sürerek pişirdim. O ilk pişmiş hali çıtır çıtır olur olur gözlemenin. Sıcaktır. Diliniz yana yana yersiniz. Bir kere başladınız mı dur durak yoktur artık. Başladığınız hızla bitirirsiniz tabağınızdaki gözlemeyi. Yanına da çay lazım tabii. Çaysız gözleme olur mu hiç?

15 Eylül 2011

Bu hafta Kuşadası'ndayız

Program tekrarının pazar 19:15'te olduğunu söyledim ama bu hafta basketbol turnuvası yayını nedeniyle pazar tekrarı yokmuş. Sadece pazartesiyi salıya bağlayan gece 04:15'te bir tekrarı var!

Bu hafta pek keyifliyim. Sizi Kuşadası'na götürüyorum. Belki bilmediğiniz yer değil. Belki defalarca gördünüz Kuşadası'nı ama eminim başka bir gözle gördünüz. Bir de benim gözümle bakın isterim, sizi sevdiğim insanlarla tanıştıracağım. Programda da duyacağınız gibi, Kuşadası'na gidiş nedenim Gürsel Tonbul. Yolu Kuşadası'na düşmüş olanlar muhtemelen Değirmen'de bir yemek yemiş, çiftlikteki hayvanları görmüşlerdir ama bir de Yerlim ürünlerinin üretildiği asıl çiftlik var, o farklı bir yerde. İşte biz oraya gittik, hummalı bir çalışmanın ortasına düştük. Sonra bir de su değirmeninde un öğüttük, o unlarla yapılan ekmekleri gördük, tattık. Kuşadası'ndaki çekimlerimizi bitirdikten sonra Kirazlı'yı ziyaret ettik aman ne güzel ne güzel. Gürsel hanım sağolsun, bizi harika insanlarla buluşturdu. Neler yaptık neler köyde. Anlatırdım ama o zaman izlemenin keyfi kalmaz. Bir de Bahtiyar amca var, o da günün sürprizi olsun. Ama fotoğrafı da söylemeli, o da Oleatrium'dan, çok, ama çok özel bir yerden. Program yine cuma akşamı 21:00'de, tekrarı pazar 19:15'te, Kanal 24'te. (Unutmadan, Facebook üyesi arkadaşlar eski bölümleri yanda linki olan (sepetin üzerine tıklayın) Facebook sayfamızdan izleyebilirler. Tunahan son olarak Ayvalık, Kazdağı ve Bozcaada bölümlerimizi yükledi!)

12 Eylül 2011

Dolma tenceresi değil çıfıt çarşısı mübarek

"Çıfıt çarşısı" lafını pek severim. Sık kullandığımdan değil ama severim işte ne bileyim. Eğlenceli gelir. Fotoğrafta gördüğünüz duruma ise %100 uyduğunu düşünüyorum, bilmem siz ne dersiniz? Anlatayım. Bu sitenin okurları benim tek tencerede birden fazla yemek yapma alışkanlığımı bilirler. Bu özellikle dolma günlerinde olur. En özellikle de "çiğden" dolma yaparken. Çiğden dolmayı, kulakları çınlasın, Müfide teyzeden (nam-ı diğer Minik) öğrenmiştim. Pek severim. Hem kolay hem lezizdir. Bu sefer maydanozumuz olmadığından çeşitlendirmek için dolapta beklemekten yorulan havuçları kullanayım istedim. Harcı rendelenmiş domates, soğan, havuç, pirinç, kuru nane, tuz, karabiber ve zeytinyağından oluşuyor. Fatma'yla Burhan'ın biberleri bir güzel doldurdum, üzerlerini de yeşil gözlü Yörük gelinin domatesleriyle kapladım. Biberler tencereyi doldurmadı. Hoş doldursalar da ben zaten aralara bir şeyler koymayı düşünüyordum, her zaman olduğu gibi. Havuçların kalanlarını biber aralarına doğradım. Ortada kalan boşluğa da bahçenin tek patlıcanını (annem geçen gün kalanları toplayıp pişirmişti) doğradım, üzerine kamber (veya domates biberi) biberlerden doğradım. Biraz da sarımsak. Aslında domates ve soğan da koyarak tam bir yemeğe dönüştürebilirdim ya üşendim. Bir an önce de pişsin istiyordum zaten. Açtım. Tencereye biraz daha yağ, tuz ve su koyup kapağını kapattım. Sonuçta ortaya normal bir dolmadan daha lezzetli bir dolma ve normal bir sebze kavurmasından daha lezzetli bir ikinci yemek çıktı. Güzelce pişmiş havuçlar da işin "bonus"u oldu biraz. İşte o yüzden de çıfıt çarşısına döndü fotoğraftaki tencere. Beni de pek eğlendirdi.

08 Eylül 2011

Bu hafta Çeşme'deyiz

Esra "bu hafta neredesiniz?" diye sorunca ah dedim daha yazmadım. Facebook sayfamızı düzenli olarak güncellediğim için bazen sanki herkes oradan gelişmeleri görebilirmiş gibi geliyor. Oysa Facebook kullanmayan pek çok kişi var. Lafı uzatmadan sizi Çeşme'yle tanıştırayım, benim Çeşmemle. Çok eski bir birlikteliğimiz var mı Çeşme'yle? Aslında hem var hem yok. 1990'larda eş nedeniyle Çeşme'de kaldığım zamanlar olmuştu ya mesela yarın akşam programda izleyeceğiniz Rumeli Pastanesi ve İmren Lokantası ile o dönemde tanışmamıştım. Oysa ikisi de Çeşme'nin eski lezzet ustalarından. Yarın kuruluş hikayesini dinleyeceğiniz Kumrucu Hüseyin'i ise biliyordum. O leziz kumrulardan (bilmeyenler için kumru bir tür sandviç) yemişliğim vardı. Programda başka ne var? Süzan teyze var, "sandalye market"in biricik güzeli Leyla teyze var. Başka şeyler de var tabii ya onlar sürpriz olsun. Programın ilk gösterimi yine Cuma 21:00'de, Kanal 24'te. (Not: Geçen haftaki programda kanaldaki e-posta adresimize yazan 1, 50 ve 100. kişilere birer adet imzalı Mutfaktaki Yaban armağan edeceğimi söylemiştim. Şansınız hala devam ediyor. Tek yapmanız gereken şey taksepetikoluna@yirmidort.tv adresine yazıp sonraki bölümlerde bizi nerelerde görmek istediğinizi söylemeniz. Tabii oralarda hangi konulara değinmemizi ve nelere ağırlık vermemizi istediğinizi, ayrıca program ile ilgili -varsa- görüş ve önerilerinizi de yazarsanız çok sevinirim. Adresinizi de yazarsanız iyi olur ama yazmasanız da nasılsa kitabı kazanan kişilere sorduğum için kazandıysanız size de yazıp sorarım. İyi şanslar!)
(Fotoğraftaki ise Kumrucu Hüseyin'de tattığımız ünlü İzmir lezzeti boyoz ve onunla servis edilen fırında, susuz olarak pişirilen yumurta)

04 Eylül 2011

Salça yapmak

Yarın alacaktım salça malzemelerini. Pazar çantama doldurup getirecek, yıkayıp, ayıklayıp doğrayacak, kaynatıp hazır edecektim ya başlayan rüzgar kulağıma bir şey fısıldadı: "dolapta malzemen var başlasana bugünden." Gerçekten de vardı. Önceki haftadan domatesler, biberler. Bir tencere salça kaynatabilirdim hiç değilse. Kaynattığımı güneşle buluşturur, suyunu çektirmeye başlayabilirdim. Kolları sıvadım diyecektim ki bu sıcakta kol sıvamaya gerek olmadığını hatırladım. Yıkadım ne varsa, irice doğrayıp tencereye doldurdum, üzerine de kaya tuzu. Belli bir ölçüsü yok domatesle biberin. Mümkünse yarı yarıya, ya da hangisinin tadı baskın olsun istiyorsanız onu fazla koyarak. Kabuğuyla falan doğranıyor yani, uğraşmaya gerek yok. Ezilecek kıvama geldiğinde de el blenderiyle püre haline getirilecek. Bir dakikanızı alacak bir iş. Sonra yayvan bir kaba aldığınız salçanızın üzerini bir tülbentle kapatın. Ben önce fırının telini koyuyorum, tülbent salçanın içine girmesin diye. Güneşe çıkarınca da gün içinde 3-4 kere karıştırıp üzerinin kaymak bağlamamasını sağlarsanız daha ne olsun. Üç dört gün sonra bu bir tencere malzemeden 2 orta boy kavanoz (veya 1.5) salçam olacak. Maliyeti en fazla 5 lira. Tabii Burhaniye fiyatlarıyla çünkü geçen hafta pazarda etli salçalık biberin kilosu 2, salçalık domatesin kilosu 0.5 liraydı. (Pişirme ve tuz maliyetini eklemedim, onlar da çok yüksek değil.)

02 Eylül 2011

Bu hafta Urla'dayız

Bu haftaki bölümümüzde yine birbirinden güzel ve farklı konular var. Urla gezimizi her yıl Ağustos ayının ortalarında (ki bu gelenek Urla'da yüzlerce yıldır sürüyor) düzenlenen Bağbozumu Şenliği'ne denk getirdik. Şenlik iki gün sürüyor. Bir günü Urla'nın eski pazaryeri olan Malgaca Pazarı'nda yapılıyor. O gün üzümler geleneksel yöntemlerle sıkılıyor ve şırası konuklara ikram ediliyor. En iyi üzüm ve yerel ürün yetiştiricilerine
ödüller veriliyor. Biz de o gün şenliğin neşesine ortak olduk, şenliğe katılan üreticilerle sohbet ettik. Şenlikte tattığımız "külür" ekmeğinin peşine düştük sonra. Urlalı Serap hanım eskiden Kurban bayramlarının olmazsa olmaz lezzetlerinden külür ekmeğini hazırladı bizler için. Yine Urla'nın eski ailelerinden Kıpkıplardan Türkan teyze geleneksel bir Urla yemeği pişirdi: "Domat Aşı". Pelin Omuroğlu'nun çiftliğinde halis keçi peyniri ve organik çiftlik ürünleriyle muhteşem bir kahvaltı
yaptık, Urla Müzik Akademisi'nde kulaklarımızın pasını sildik ve antik çağlarda Ege'nin iki kıyısı arasında çalışan Kiklat kayıkları hakkında bilgi aldık. Urla'nın Özbek köyü kadınları cuma ve pazar günleri köy meydanında el emeği ürünlerini satıyorlar. Onlarla sohbet ettik. Bir de "kanto"ya katıldık. Kanto ne mi ola? Eh onu da programda izleyin. Bu hafta yine dolu dolu bir 35 dakika vaad ediyoruz
izleyenlere ve programın sonuna kadar izlemenizi öneriyoruz çünkü program sonunda izleyicilerimize bir sürprizim var.
Tak Sepeti Koluna bugün (2 Eylül Cuma) 21:00'de Kanal 24'te. Tekrarları aynı gece 01:10 ve cumartesi 20:20'de. Televizyondan izleyemeyecek olan izleyicilerimiz yayın saatinde kanalın web sitesinden canlı olarak izleyebilirler:
www.yirmidort.tv
Her zamanki gibi görüş ve önerilerinizi bize taksepetikoluna@yirmidort.tv adresinden yazabileceğinizi belirteyim (zaten bu hafta yazmak için özel nedenleriniz de olacak!?!?) Eski bölümleri izlemek, programla ilgili fotoğrafları görmek ve ayrıntılı bilgi almak için facebook sayfamızı ziyaret edebilirsiniz:
https://www.facebook.com/taksepeti
Gecikmiş olsa da iyi bayramlar!