
31 Ağustos 2009
Üzüm kurutma-süreç

28 Ağustos 2009
Üzüm kurutma

*
Üzüm kurutma diye başlık atınca üzüm resmi bekler insan, haklı olarak. Bu sevimli topalağın üzerine kondurdum kuruttuğum üzümleri, uzanıp alıverin diye. Siz de çocukken şekerparenin (veya kurabiyelerin) üzerinde fındık, ceviz, badem her ne varsa, alıvermek ister miydiniz? Veya fıstıklı helvanın fıstıklarını mı ayıklardınız ilkin? Ben öyleydim. Eh tabii kremalı bisküvinin de kremasını yalardık! Sonra lütfen bisküvisi yenirdi. Bunlar benim kıymetli yaz kurabiyelerim. %100 Tijen tarifidir, duyurulur. Önce Gediz Mandıra'ya gidilir. Hüseyin bey ve güleryüzlü eşiyle sohbet ede ede taze lor peyniri alınır. Eve gelince bir kaba 200-250 gr lor konur, üzerine iki yumurta kırılır (bir de yeter), 200 gr. un, 1 silme çay kaşığı karbonat, 3 çorba kaşığı bal, 4 çorba kaşığı kuru üzüm konur. Üzümü kendiniz kuruttuysanız tadı ilahidir, size öyle gelir. Bir güzel yoğrulur, şekil vermeyi kolaylaştırmak üzere biraz buzdolabında soğutulur. Sonra cevizden küçük toplar yapılıp fırına atılır. Yumuşacık, az tatlı ve beheri 40 kalori kadar olan bu damak ilaheleri çayın yanında tekeeer teker yutulur. (Üzüm kurutmanın incelikleri de bir dahaki yazının konusu olsun.)
27 Ağustos 2009
Esme rüzgar!
Esme rüzgar, esme.
Ormanlarım, zeytinliklerim yanmasın.
Esme rüzgar, üzümlerim, incirlerim, salçalarım, biberlerim bekler.
(Rüzgar dileniyordum oysa, çabucak kurusunlar diye)
Esme rüzgar, yanmasın ağaçlar ve diplerindeki canlılar...
Ormanlarım, zeytinliklerim yanmasın.
Esme rüzgar, üzümlerim, incirlerim, salçalarım, biberlerim bekler.
(Rüzgar dileniyordum oysa, çabucak kurusunlar diye)
Esme rüzgar, yanmasın ağaçlar ve diplerindeki canlılar...
26 Ağustos 2009
Yerel

25 Ağustos 2009
Tarhana yapımı: 9. -son- gün

24 Ağustos 2009
Tarhana yapımı: 8. gün

23 Ağustos 2009
Tarhana yapımı: 7. gün

22 Ağustos 2009
Tarhana yapımı: 6. gün
Günler akıp geçiyor. Mevsim dönmeye başladı bile. Bizim pazar bir renklendi, bir güzelleşti ki sormayın. Herşeyi alasım geliyor. Galiba alıyorum da, dayanamıyorum. Şimdi mesela, bir posta daha üzüm güneşe serildi, domateslerle biberlerin yarısı (ikişer kilo galiba) birleşti, tencerede kaynıyor. Sonra el blenderiyle ezilecek ve güneşe yatacak. (Siz bu yazıyı okuyana kadar güneşlenmeye başladı bile!) Geri kalanın çoğu fırında pişecek, kendi çapında bir salçaya dönüşecek. Bir kaç tanesi sebzeli biber dolması için ayrıldı. Sebzeleri pişirilecek tencere boşaldı mı. Tarhanam artık güzel kokmaya başladı. O ekşi kokusu geçti. Bugün yarısını koyacağım tepsiye, fotoğrafını da çekeceğim afili, koyacağım buraya. Ona sıra gelmedi ki bir türlü. Yoğurup kaldırdım istemeden. Bu sabah mutfakta biberlerle uğraşırken ne düşündüm biliyor musunuz, sonraki mevsimler için yaptığımız tüm hazırlıklar insanın yaşama umuduyla ilgili. Yaşamın devam edeceğine inançla, niyetle kaynatıyoruz salçaları. Turşular kuruyor, reçel yapıyor, meyve/sebze/ot kurutuyoruz... Ne çok şey saklıyoruz sonraki mevsimlere. Biz bu sene kayısıları kuruttuk baştan, bolca nane ekledik kuruluklara, sırada bir sıra acı biber var, sonradan toz haline getirilecek, eh tabii domatesler kuruyup duruyor (ona biraz mola verdim, evde tepsi kalmadı çünkü), belki biraz da mürdüm eriği kuruturum gitmeden. Tarhana malum, bu serinin başrol oyuncusu. Salça olacak. Biraz da Yelda'nın usulüyle "kışlık biber ziyafeti" hazırlarım diyorum. Pek güzel görünüyor çünkü. (Bir farkla, ayçiçeği yağıyla aram olmadığı için zeytinyağıyla yapacağım. Dayanamam biliyorum, sarımsağını da bolca koyarım.) Siz neler yapıyorsunuz bu sene? (Biliyorum Figen'ciğim 60 kilo domatesini aldı, işlemeye başladı (hatta belki bitirdi) bile. Başka el kaldıran?)
21 Ağustos 2009
Tarhana yapımı: 5. gün
Hayallah karnım hala aç, doyamadım bir türlü. Tabağımda ekşili bir yemek: Yeşil mercimekle patlıcan buluşmuş. Biraz da henüz kuruttuğum domateslerden. Her Güne Bir Yemek'ten bir tarif. Nicedir aşerdiğim yemek. Sonunda komşudan yeşil mercimek istedim de pişirdim. Karavana usulü oldu. Üç gün üç gece yiyeceğiz anlaşılan. Başım ağrıyor. Rüzgar dinmek bilmedi. Gecesi yok, gündüzü yok. Bozcaada'nın rüzgarı meşhurdur, bizimki onu solladı. Hoş diyorum ya, böyle olunca hava kuru oluyor. Bizim tarhana halinden memnun görünüyor. Gerçi kabarması bitti gibi. Kızlardan bir kaçı her gün tarhanayı "yumruklamak"tan bahsetmişti. Ben onu yoğurmak olarak algıladıysam da dün akşam neden öyle dediklerini anladım. Pide yapar gibi parmaklarımı dibe kadar ittirerek yaptım yoğurma işleminin bir kısmını. Pufff pufff sesler çıktı. Demek ki içte kalan gazı çıkarmasına izin vermek gerekiyor. İşte yumruklamak bunun için gerekli. Bir yanda Münevver'in, öte yanda Funda'nın annesinin önerisi var ve ben her ikisini de uygulamak istiyorum. Şöyle yapmaya karar verdim: Yarın sabah (şimdi nedense yorgun hissediyorum kendimi) yarısını ufak parçalar halinde, kaşıkla bezin üzerine yayacağım, yassı kurabiyeler gibi, ezerek. Diğer yarısı beklemeye devam edecek, 10. güne kadar. Sonra bir gün her ikisinden de ayrı ayrı pişireceğim tarhanamı ve test edeceğim. Çünkü iki halini de merak ediyorum. Siz etmez misiniz farklı yöntemleri? Rüzgar deyip duruyorum, dün komşumuzun giderken "toplayın" diye emanet ettiği çekirdeksiz üzümlerden kopardım 3-4 salkım. Ayıkladım, yıkadım, Aykent hanımın önerisi ile kaynar suya daldırıp çıkardım ve güneşe saldım. Arada çeviriyorum. Ballanıveriyor avuçlarım. Örtüsünü örtebilmek için bahçede yılıyorum ellerimi. Sonra İtalyan rokalarını ektiğimiz yeri gözden geçiriyorum, daha tohumdan çıkmadıkları için nemli tutmam gerek, ki filizlenebilsinler. Merakla bekliyorum başlarını toprağın üzerine çıkarmalarını. Birazcık da su maydanozlara. Bu sene ilk defa coştular. Her sabah kahvaltı sofrasında bir tutamını görmek ne güzel.
20 Ağustos 2009
Tarhana yapımı: 4. gün

19 Ağustos 2009
Tarhana yapımı: 3. gün

18 Ağustos 2009
Tarhana yapımı: 2. gün
Listesinde tarhana yapımı yok ancak kış hazırlıklarının püf noktalarını öğrenmek için çok yararlı bir eğitim haberi aldım (Teşekkürler Yeşim!) İstanbul'da iseniz, zamanınız varsa katılmanızı dilerim. Ayrıntılı bilgi için:
http://www.ztbb.org/kisahazirlik.aspx
*
Benimki de bir tür delilik olsa gerek. Tarhanadan başka bir şey düşünemiyorum. Sanki o benim bebeğim. Üzerini örtmezsem üşüyecek, beslemezsem aç kalacak. Bu işin ilmini kapayım, farklı türler de deneyeyim diye düşünüyorum bu sabah. Daha yataktan kalkmamışım. Karnım aç. Bir tanesi ıspanaklı. Yemyeşil. Öteki tüm sebzelerle. Bamya koymam herhalde. Kabak, havuç, yeşil biber, taze fasulye falan. Biraz organik mercimeğim vardı. Nohut yerine onu koysam. Sanki bunu kotardım da.
Dün akşamüzeri unum geldi ve yoğurmak için bir kaba koydum yarıdan fazlasını (2 kg'likti). Baktım olacak gibi değil. İçine yoğurtla domatesli karışımı da koyduğumda hayatta sığmaz. Düşündük taşındık, ne kadar istemesem de plastiğe mecbur kaldım. İrice bir çamaşır leğenimiz vardı, güzelce yıkadım, kuruladım ve onda mayaladım. Daha küçük bir kapta da olmayacakmış. Dün akşam tepeleme kabardı çünkü. Ben 2.4 kg civarında un kullandım. Münevver sert olmasın, ele yapışacak kıvamda olsun demişti. Ekmeği yoğurduğum kıvamda tuttum. Hiç un görünmeyene kadar yoğurdum, üzerine temiz bir çarşaf örttüm ve havadar bir yere koydum. Akşam alkol gibi -mayalanmadan dolayı- bir koku yaydı. Ama çok da güzeldi. O kadar kabardığını görünce sabahı bekleyemedim, bir kere yoğurdum. Elimde tarhana kokusuyla uyudum. Sabah yine kabarmıştı. Fotoğrafladım ve bir kez daha yoğurdum. Havalar sıcak olduğu için sabah akşam yoğurmak gerekecek sanırım. Münevver'in dediği gibi, mayalanma (kabarma) durana kadar sürdüreceğim bu işi. Artık kaç gün alırsa. Rengi ve kokusu muhteşem. Öyle heyecanlıyım ki. Tahmin ettiğim kadar zor değilmiş. Şimdiye kadarki kısmı yani. Eminim kurutma süreci biraz uğraştıracak. Sonra tabii ufalama, yeniden kurutma. Tüm bu süreçleri tek bir yazıda görmek isterseniz Mübeccel'ciğim Aydın usulü tarhana yapımını anlatmış blogunda. Oradan okuyabilirsiniz. O tek gün mayalandırıp kurutmaya geçmiş. Aradaki en büyük fark bu. Bir de tabii tarhana otu. İstersen sana yollayayım dedi canım, sağolsun. Bu seferlik tarhana otsuz olsun dedim. Ben daha ne baharatlı tarhanalar yapacağım, bekleyin.)
http://www.ztbb.org/kisahazirlik.aspx
*

Dün akşamüzeri unum geldi ve yoğurmak için bir kaba koydum yarıdan fazlasını (2 kg'likti). Baktım olacak gibi değil. İçine yoğurtla domatesli karışımı da koyduğumda hayatta sığmaz. Düşündük taşındık, ne kadar istemesem de plastiğe mecbur kaldım. İrice bir çamaşır leğenimiz vardı, güzelce yıkadım, kuruladım ve onda mayaladım. Daha küçük bir kapta da olmayacakmış. Dün akşam tepeleme kabardı çünkü. Ben 2.4 kg civarında un kullandım. Münevver sert olmasın, ele yapışacak kıvamda olsun demişti. Ekmeği yoğurduğum kıvamda tuttum. Hiç un görünmeyene kadar yoğurdum, üzerine temiz bir çarşaf örttüm ve havadar bir yere koydum. Akşam alkol gibi -mayalanmadan dolayı- bir koku yaydı. Ama çok da güzeldi. O kadar kabardığını görünce sabahı bekleyemedim, bir kere yoğurdum. Elimde tarhana kokusuyla uyudum. Sabah yine kabarmıştı. Fotoğrafladım ve bir kez daha yoğurdum. Havalar sıcak olduğu için sabah akşam yoğurmak gerekecek sanırım. Münevver'in dediği gibi, mayalanma (kabarma) durana kadar sürdüreceğim bu işi. Artık kaç gün alırsa. Rengi ve kokusu muhteşem. Öyle heyecanlıyım ki. Tahmin ettiğim kadar zor değilmiş. Şimdiye kadarki kısmı yani. Eminim kurutma süreci biraz uğraştıracak. Sonra tabii ufalama, yeniden kurutma. Tüm bu süreçleri tek bir yazıda görmek isterseniz Mübeccel'ciğim Aydın usulü tarhana yapımını anlatmış blogunda. Oradan okuyabilirsiniz. O tek gün mayalandırıp kurutmaya geçmiş. Aradaki en büyük fark bu. Bir de tabii tarhana otu. İstersen sana yollayayım dedi canım, sağolsun. Bu seferlik tarhana otsuz olsun dedim. Ben daha ne baharatlı tarhanalar yapacağım, bekleyin.)
17 Ağustos 2009
Tarhana yapımı: 1. gün
Bu yazı fotoğrafsız. Şimdilik. Elim kolum yorgun. Uykum var. Hani tüm malzemeleri alıp da ortaya koyup şık bir ortam yaratıp fotoğraf çekecek halden uzağım. Ama olsun, tarhana yapmaya başlıyorum ya, benden mutlusu yok bugün. Tarhana tarifi sorduğum -aşağıdaki- yazıya pek çok yorum, tarif, öneri, bilgi geldi. Zaman ayırıp yazan herkese gönülden teşekkür ediyorum. Ben bu tarhanayı nohutlu yapmak istiyordum, onun için Münevver'in tarifini uygulamaya karar verdim ya tüm püf noktaları işime yarayacak çünkü ben tam bir tarhana cahiliyim. Pişirmeyi, içmeyi bilir ve bayılırım ama eski yıllardan kurutulan tarhanayı izlemek dışında bir görüntü yok zihnimde. Benim annem öyle tarhanaymış, yufkaymış, mantı, baklavaymış... bilmez. Bu yüzden de bu ürünlerin hazırlanışını görerek büyümedim, ne büyük eksiklik. Çok isterdim oysa. Tabii çeşitli tarifler gördüm, okudum o ayrı. Münevver'in verdiği tarifi uygulayacağım ancak oradaki gibi maydanoz ve nane koymayacağım, zaten çorbayı pişirirken bol kuru nane koyuyorum. Baharatını o zaman koymayı tercih edeceğim.
Bu sabah yine erkence çıktım pazara gitmek için. Haftanın güzellerini ve tabii tarhana malzemelerini de almak için. Etli kırmızı biberler ve domatesler aldım. Soğan evde vardı, haşlanmış nohut da. Gediz Mandırası'na girdim, Hüseyin bey tarhana için deyince koyun yoğurdunu önerdi. Peki dedim, 2.5 kg'lik yoğurt aldım. Şimdi onun yarıdan fazlası da tülbentten süzülüyor. Koca bir tencereye yarımşar kilo domates ve kuru soğan ile bir kilo biberi doğradım, nohutlar buzluktaydı, onları ve tuzunu da ekledim, pişmeye bıraktım. Yumuşadıklarında el blenderiyle püre haline getirdim, suyunu çektirdim biraz. Münevver çok sulu olmasın yoksa çok un alır, o zaman da lezzetli olmaz demişti. (Funda'cığım bu arada sana da çok teşekkür ediyorum anneciğinle birlikte paylaştığın bilgiler için!) Un miktarına dikkat etmemişim ancak bu malzeme 2.5-3 kg un alırmış, unumuz az. Bizde ne gezer 3 kilo un! Anneme sipariş ettim, unu getirecek. O arada yoğurt iyice süzülmüş, biberli karışım da soğumuş olur. Akşam güzelce yoğuracağım. Devamı yarına.
Bu sabah yine erkence çıktım pazara gitmek için. Haftanın güzellerini ve tabii tarhana malzemelerini de almak için. Etli kırmızı biberler ve domatesler aldım. Soğan evde vardı, haşlanmış nohut da. Gediz Mandırası'na girdim, Hüseyin bey tarhana için deyince koyun yoğurdunu önerdi. Peki dedim, 2.5 kg'lik yoğurt aldım. Şimdi onun yarıdan fazlası da tülbentten süzülüyor. Koca bir tencereye yarımşar kilo domates ve kuru soğan ile bir kilo biberi doğradım, nohutlar buzluktaydı, onları ve tuzunu da ekledim, pişmeye bıraktım. Yumuşadıklarında el blenderiyle püre haline getirdim, suyunu çektirdim biraz. Münevver çok sulu olmasın yoksa çok un alır, o zaman da lezzetli olmaz demişti. (Funda'cığım bu arada sana da çok teşekkür ediyorum anneciğinle birlikte paylaştığın bilgiler için!) Un miktarına dikkat etmemişim ancak bu malzeme 2.5-3 kg un alırmış, unumuz az. Bizde ne gezer 3 kilo un! Anneme sipariş ettim, unu getirecek. O arada yoğurt iyice süzülmüş, biberli karışım da soğumuş olur. Akşam güzelce yoğuracağım. Devamı yarına.
15 Ağustos 2009
Siz tarhanayı nasıl yaparsınız?
Tarhana çorbasına bayılırım. Her yıl, gittiğim değişik yerlerden gözüme hoş görünen tarhanalar alırım. Kimini beğenirim, kimi sürünür dolapta. (Mesela kaç yıl önce Sapanca Pazarı'ndaki bir teyzeden yarım kilo almıştım. Çok güzel göründüydü gözüme. Gerçekten de nefis bir tarhanaydı. Bir de Uşak'taki Yeldanlızade'nin tarhanasını severdim ya son aldığım o kadar da leziz gelmedi. Ankara'daki pazarlardan alıp sevdiğim tarhanalar da olduydu ya Antalya'da aldıklarımdan bayıldığım bir tarhana olmadı hiç.) Yıllardır da kendi tarhanamı kendim yapayım isterim. Şöyle nohutlu, soğanlı, bol biber ve domatesli. Her sene de bir şekilde üşenir yapamam. Daha dün Betül'cüğümün sitesinde tarhanayı nasıl yaptığını anlattığı yazıyı gördüm ve dedim tamam, bu yıl ben de tarhana yapacağım. Hem de pazartesi günü başlayacağım işleme. Evde soğan, domates, haşlanmış nohut var da kırmızı etli biber yok. Pazartesi günü pazardan alayım. Tabii yoğurdumuz da yetmez, yoğurt da alayım Gediz Mandıra'dan. Pek severiz onların yoğurdunu. Her yörenin kendine has bir yöntemi vardır, farklı malzemeler kullanırlar. Ben de istedim ki sizlere sorayım, siz nasıl yapıyorsunuz tarhanayı? Veya anneniz, teyzeniz, halanız, nineniz, komşu teyzeniz nasıl yapıyor? Hızlıca bir tarhana envanteri çıkaralım. İlle de detaya inelim demiyorum, sadece imkanı/fırsatı olanları kendi tarhanasını yapmaya özendirecek kadar. Ne dersiniz?
(Sonradan ek. Şimdiye kadar gelen tariflere, püf noktalarına çok çok teşekkürler. Ne kadar zarifsiniz hepiniz, ne çok şey paylaşıyorsunuz. Ben de ne düşündüm biliyor musunuz, tarhana yapma sürecini gün gün paylaşayım. Güzel olmaz mı?)
(Sonradan ek. Şimdiye kadar gelen tariflere, püf noktalarına çok çok teşekkürler. Ne kadar zarifsiniz hepiniz, ne çok şey paylaşıyorsunuz. Ben de ne düşündüm biliyor musunuz, tarhana yapma sürecini gün gün paylaşayım. Güzel olmaz mı?)
14 Ağustos 2009
Bir oturuşta yarım kilo çiğ kabak

11 Ağustos 2009
Domatesin kırmızısı
Yorumlardaki bir kaç soruyu burada yanıtlayayım istedim, başka okuyanlar da aynı noktalara takılmıştır belki:
* Hayır, kabuklarını soymuyoruz. Domatesleri yıkıyor, kesme tahtasına alıyor, ortadan ikiye kesiyoruz. Sonra dilimliyoruz elma dilimler gibi, onları da 3-4 parçaya bölüyoruz, domatesin büyüklüğüne göre.
* Hayır, çekirdeklerini de çıkarmıyoruz. İlk seferinde yarısını çekirdeklerini çıkarıp, yarısını da çıkarmadan yaptım. Çekirdeklerini ve etli kısımlarını çıkardıklarım karardı, iyice ufaldı, yuvarlandı, bir garip hale dönüştü. Çekirdeklerini çıkarmadıklarım ise daha güzel görünüşlü oldu, rengi de daha kırmızı kaldı.
* Domatesleri günde 3-4 kere tahta bir kaşıkla çevirmeyi unutmayın. Böylece her tarafının kurumasını sağlarsınız.
* Piyasadaki kimi domates kuruları parlak, canlı ve kıpkırmızı. Onlar kurutulurken (kuru üzüm ve kuru kayısıda yaptıkları gibi) kükürtleniyor. Gıda kuruturken kullanılan kükürt (okuduğum bazı yazılardan öğrendiğim kadarıyla) astımı olanlarda krizi tetikliyor, kimi alerjilere neden oluyor. Siz rengi ille de güzel olsun demeyin, koyulaşmış olanları tercih edin.
*
Evlerine dönünce, Maya'nın odasını boyayacaklarmış. Ne renk istiyorsun diye sordu annesi. Yanıt: Kırmızı. Odası kırmızı olsun istiyormuş küçük hanım. Anneannem beni özledi, gitmem lazım diyerek gitti. Ama üzülmeyelimmiş yine gelecekmiş. Seneye artık. Sağlıkla gitsinler de. Tabii başlıkta ve de resimde domates olup sadece Maya'nın odasından bahsetmek olmaz. Hoş bana kalsa akşama kadar anlatırım yaptıklarını kuzunun ya kararında bırakmalı, onu meleklerin koruyuculuğuna emanet edip iyilik güzellik dilemeli. Domates diyordum. Evet, bu yıl yine domates kurutuyorum. Bir farkla. Bu sefer minik minik doğrayıp kurutuyorum, hazır deli poyrazı bulmuşken. Hem çabuk kuruyor, hem kullanımı kolay. Doğramaya gerek yok, yemek pişirirken at içine bir avuç olsun bitsin. Sevgili Umut'un ailesinden öğrendim bu işi. Yapımını değil de doğranmış kuru domatesin kullanım kolaylığını. Bakın Muzi'nin sitesinde var, kentteyseniz, kurutamıyorsanız oradan almak en akıllıcası belki. (250 gramlık parmesan peyniri de 9.60 tl imiş, yine inanılmaz işler yapıyor bu Muzi, Gurmenet'te.) Yok eğer imkanınız var da benim gibi kurutabiliyorsanız yapımı çok kolay. İtalyan tipi uzun domatesleri ortadan ikiye kesip dilimliyor ve doğruyorum. Her biri en fazla bir parmak boğumu büyüklüğünde oluyor. Yayvan bir tepsiye yayıyor, üzerine deniz tuzu (kaya tuzu da olur ama sofra tuzunu önermem) serpiyor, temiz bir tülbent örtüp güneşe koyuyorum. Kuru olacak hava, nemli havalarda küfleniyor. Dört günde kurudu benimkiler. Koca tepsi dolusu domatesten 100-150 gram ancak çıkıyor, o ayrı mesele. Rüzgar estikçe koyuyorum bir tepsi, kuruyorlar. Sırada domates-biber salçası var. Bu sene biraz da közlenmiş biber salçası yapacağım, öyle karar verdim.
* Hayır, kabuklarını soymuyoruz. Domatesleri yıkıyor, kesme tahtasına alıyor, ortadan ikiye kesiyoruz. Sonra dilimliyoruz elma dilimler gibi, onları da 3-4 parçaya bölüyoruz, domatesin büyüklüğüne göre.
* Hayır, çekirdeklerini de çıkarmıyoruz. İlk seferinde yarısını çekirdeklerini çıkarıp, yarısını da çıkarmadan yaptım. Çekirdeklerini ve etli kısımlarını çıkardıklarım karardı, iyice ufaldı, yuvarlandı, bir garip hale dönüştü. Çekirdeklerini çıkarmadıklarım ise daha güzel görünüşlü oldu, rengi de daha kırmızı kaldı.
* Domatesleri günde 3-4 kere tahta bir kaşıkla çevirmeyi unutmayın. Böylece her tarafının kurumasını sağlarsınız.
* Piyasadaki kimi domates kuruları parlak, canlı ve kıpkırmızı. Onlar kurutulurken (kuru üzüm ve kuru kayısıda yaptıkları gibi) kükürtleniyor. Gıda kuruturken kullanılan kükürt (okuduğum bazı yazılardan öğrendiğim kadarıyla) astımı olanlarda krizi tetikliyor, kimi alerjilere neden oluyor. Siz rengi ille de güzel olsun demeyin, koyulaşmış olanları tercih edin.
*

08 Ağustos 2009
Esmer şeker beyaz şekerin 6 katı fiyata

Şekerin nasıl üretildiğini merak ediyorsanız şu adresten (veya şu sayfadan) okuyabilirsiniz.
Wikipedia'daki "brown sugar" sayfasında (ne yazık ki Türkçe çevirisi verilmemiş) esmer şeker üreticilerinin rafine şekere melas ekleyerek maliyeti düşürdüğü yazıyor. Besin değerine bakılınca da şu bilgi çıkıyor ortaya: "Esmer şeker su miktarı farkı nedeniyle beyaz şekerden biraz daha az kalorili gibi görülür. 100 gram esmer şekerde 373 kalori varken beyaz şekerde 396 kalori vardır. Ancak esmer şekerin kristal boyutu daha küçük olduğu için daha az yer kaplar. Bir çorba kaşığı esmer şekerde 48 kalori varken aynı miktar beyaz şekerde 45 kalori bulunur." (Olur da şeker çeşitlerini merak ederseniz bu adresten okuyabilir, resimlerine bakabilirsiniz.) Yani diyeceğim o ki, bir tarifte özellikle esmer şeker kullanılması önerilmiyorsa esmer şeker kullanmanızı gerektiren bir durum yok ortada. Hele de aman bu daha sağlıklı diye düşünüyorsanız biraz daha araştırıp öyle kullanın diyeceğim. Aradaki tek fark -ne yazık ki- cüzdanınızdan çıkan paranın miktarı. (Bir öneri: Bazı tariflerde ille de esmer şeker gerekiyor diyorsanız bir deneme yapın. Kullanacağınız şeker miktarına -ki bence o miktardan çok daha azı yeterlidir- bir çorba kaşığı pekmez ekleyip karıştırın. İşte size ucuzundan esmer şeker. Yani yine diyeceğim tabii, dayanamayacağım, keşke hiç şeker kullanmasak. Pekmez varken mesela veya kuru meyveleri kullanmak varken, hatta stevia bile varken hiç olmasa şeker hayatımızda...)
(Fotoğraftaki arkadaş da Meksikalıların "panela" dedikleri kamış şekeri.)
07 Ağustos 2009
Ekolojik gıdalar faydalı mı değil mi?
Buğday Derneği e-bültenden bir haber:
"Ekolojik gıda daha faydalı değil raporuna uluslararası tepkiler yağıyor"
başlıklı haberin tamamını şu adresten okuyabilirsiniz:
http://www.bugday.org/article.php?ID=3289
Haberin kısa özeti şöyle:
"Geçtiğimiz günlerde İngiliz Gıda Standartları Enstitüsü’nün yaptığı araştırma sonucunda dünya basınına dağıtılan 'Ekolojik Gıda Daha Faydalı Değil' haberine IFOAM (International Federation of Organic Agriculture Movements, Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketleri Federasyonu) ve Toprak Vakfı (Soil Association) gibi kuruluşlar da dahil olmak üzere uluslararası tepki ve yanıtlar geldi. Uluslararası platformlarda bu kurumlarla birlikte ekolojik tarımın gelişmesi için çaba gösteren Buğday Derneği, bu yanıtların çevirisini yaparak basına dağıttı." Bu raporlarda konvansiyonel tarımda kullanılan tarım, böcek ve ot ilaçlarının hesaba katılmamasının yanlışlığına da değiniliyor.
"Ekolojik gıda daha faydalı değil raporuna uluslararası tepkiler yağıyor"
başlıklı haberin tamamını şu adresten okuyabilirsiniz:
http://www.bugday.org/article.php?ID=3289
Haberin kısa özeti şöyle:
"Geçtiğimiz günlerde İngiliz Gıda Standartları Enstitüsü’nün yaptığı araştırma sonucunda dünya basınına dağıtılan 'Ekolojik Gıda Daha Faydalı Değil' haberine IFOAM (International Federation of Organic Agriculture Movements, Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketleri Federasyonu) ve Toprak Vakfı (Soil Association) gibi kuruluşlar da dahil olmak üzere uluslararası tepki ve yanıtlar geldi. Uluslararası platformlarda bu kurumlarla birlikte ekolojik tarımın gelişmesi için çaba gösteren Buğday Derneği, bu yanıtların çevirisini yaparak basına dağıttı." Bu raporlarda konvansiyonel tarımda kullanılan tarım, böcek ve ot ilaçlarının hesaba katılmamasının yanlışlığına da değiniliyor.
06 Ağustos 2009
Gerçek bir kızartma

05 Ağustos 2009
Kavata
Çok sevgili bir dostum benden bir bilgi istedi ancak yanıtı bende yok. Sizlere sormak istedim, acaba çevrenizde/yaşadığınız yerde "kavata" yetiştiren birileri var mı? Yanıtlar için şimdiden teşekkür ediyorum, sağolun varolun.
04 Ağustos 2009
Bir basit yaz yemeği daha

01 Ağustos 2009
Lavanta Lavanta

Belki o arada şu fotoğraftaki lavantalara bakıp avunurum. Kaliforniya'daki en büyük lavanta çiftliğinden:
http://www.nytimes.com/slideshow/2009/07/31/travel/escapes/0731-LAVE_index.html
*
Lavanta Lavanta, Nickolas Stavroulakis'in yazdığı, Pamir Bezmen'in Türkçe'ye çevirdiği, bence çok güzel bir kitabın adı. Olur da okumak isterseniz şu linkten bilgi alabilirsiniz:
http://www.idefix.com/kitap/lavanta-lavanta-nicholas-stavroulakis/tanim.asp?sid=VV4G2ZY3JL0LVXKFHIWN (Fotoğraftaki lavantalar ise Nice'teki Cours Saleya Pazarı'ndan. Güneşli bir Nisan günü çekilmişti. Güzel bir gündü.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)