
28 Aralık 2009
Ferah bir yıl olsun istiyorum

22 Aralık 2009
Her gün bir elma

18 Aralık 2009
Kartal %100 Ekolojik Pazarı 20 Aralık'ta açılıyor
Bir kez daha hatırlatmak istedim. Şenlikle başlıyor pazar. Dilerim hep şenlikli olur, alıcısıyla, satıcısıyla zenginliği, bereketiyle sürer:
http://www.bugday.org/article.php?ID=3617
Açılış günü programı için:
http://www.bugday.org/article.php?ID=3650
SORANLAR İÇİN: Evet, Kartal'daki organik pazar her hafta pazar günü alıcısıyla buluşacak. Türkiye'nin pek çok yerinden gelen satıcılar sizleri bekliyor olacak. Sebzeler, meyveler, otlar, yeşillikler, baklagiller, temizlik ve bakım ürünleri, organik pamuk ürünleri, çaylar, kahveler, çiçekler. Onu hiç ihmal etmeyin olur mu Anadolu yakalılar!
http://www.bugday.org/article.php?ID=3617
Açılış günü programı için:
http://www.bugday.org/article.php?ID=3650
SORANLAR İÇİN: Evet, Kartal'daki organik pazar her hafta pazar günü alıcısıyla buluşacak. Türkiye'nin pek çok yerinden gelen satıcılar sizleri bekliyor olacak. Sebzeler, meyveler, otlar, yeşillikler, baklagiller, temizlik ve bakım ürünleri, organik pamuk ürünleri, çaylar, kahveler, çiçekler. Onu hiç ihmal etmeyin olur mu Anadolu yakalılar!
14 Aralık 2009
Doğaya dönüş
Ben pek sevdim. Belki siz de seversiniz. Konu doğaya dönüş. Fotoğraflı, el yazılı bir makale:
http://kalman.blogs.nytimes.com/2009/11/26/back-to-the-land/?scp=2&sq=maira%20kalman&st=cse
http://kalman.blogs.nytimes.com/2009/11/26/back-to-the-land/?scp=2&sq=maira%20kalman&st=cse
11 Aralık 2009
Görmek, dokunmak ve hissetmek üzerine
Lütfen siz de duyurur musunuz:
Kartal %100 Ekolojik Pazar'ı 20 Aralık 2009 günü açılıyor. Ayrıntılı bilgi için:
http://www.bugday.org/article.php?ID=3617
*
Bu hafta fotoğrafsız haberler sardı burayı değil mi? Şöyle iç açıcı bir fotoğraf olsa diyen olmuştur. (Olmuş mudur?) Bu fotoğrafı bayramda çekmiştim. Komşumuz Melahat hanım Finike'deki bahçelerinden meyve getirmişti bize. Bir greyfurt, bir kaç portakal, bir kaç mandalina ve limon. Greyfurtun pembesini severim. Görünce çok sevindim ve ilk onu yedim. Ucu keskin bir bıçak aldım elime, kabuğunu soyup ortadan ikiye böldükten sonra ilk dilimin zar kısmına soktum bıçağın ucunu, zarı açtım, soydum sabırla. Tüm çıplaklığıyla karşıma çıktı meyvenin etli kısmı. Dokusu öyle güzeldi ki, bakmalara doyamadım. Rengi de bir başka güzeldi. Işık da vardı evin içinde, bir dilimi o şekilde soydum ve tezgaha koydum. Başladım fotoğrafını çekmeye. Öyle koydum, yan çevirdim, bir parçayı diğerine dayadım... Ne keyif aldım anlatamam. Sonra her bir dilimi teker teker, aynı şekilde zarından ayırıp o muhteşem dokuyla sıkı fıkı oldum, ağzıma attığım her dilimde bir kez daha bağlandım ona. Bitmesin istedim bu keyif. Hiç bitmesin ve ben durmadan, daima pembe greyfurt yiyeyim. Ne yazık ki devamı yoktu. Aslında devamının nerede olduğunu biliyorum. Gisela'ya gidebilsem, o cennet bahçedeki ağaçlardan kendi ellerimle toplayabilirim bol bol pembe greyfurt ya bu ara gidemem. Şimdilik bayramda yediğim greyfurtun görüntüsüyle yetineyim. Oysa greyfurta dair ne hayallerim vardı...
Kartal %100 Ekolojik Pazar'ı 20 Aralık 2009 günü açılıyor. Ayrıntılı bilgi için:
http://www.bugday.org/article.php?ID=3617
*

09 Aralık 2009
Tohumdan Sofraya: Mevsiminde Meyve-Sebze Tüketimi eğitimi
Arkadaşım Ayfer muhteşem bir etkinlik düzenledi, Slow Food Yağmur Böreği birimi gönüllüleriyle birlikte. İlkokullarda ÇEKÜL'ün desteğiyle yaptıkları bu etkinlik çocuklarımıza sebze ve meyvelerimizin hangi mevsimlerde yenmesi gerektiğini öğretmeyi amaçlıyor. Bence artık yetişkinlere de hatırlatmak gerekiyor, çoğu kişi hangi sebzenin hangi mevsimde yetiştiğini unuttu gitti. Ellerinize sağlık sevgili Yağmur Böreği gönüllüleri:
http://www.haberhurriyeti.com/HaberDetay/12185-tohumdan-sofraya.aspx
http://www.haberhurriyeti.com/HaberDetay/12185-tohumdan-sofraya.aspx
TRT FM
Birazdan (10:30) TRT FM'de olacağım. Bayramdan önce neden haber vermedin diyen dostlar için söylüyorum. "Ne Yapmalı" köşesinde kış mevsiminde neler yemeli konusunda konuşacağız. Herhalde 10 dakika kadar sürer, bilginize. (Dinleyenlere teşekkürler. Şansıma çok sevdiğim bir spiker çıktı, Ebru hanım. Onunla konuşmak her zaman güzeldir. Süremizi aşmışız, o yüzden biraz hızla kapattık kusura bakmayın dediler sonradan. Bir daha olursa önceden haber vermeye çalışacağım. Kusura bakmayın ne olur, sabah pazara gidip geldim, ancak çayımı demleyip bir iki lokma yedim ki telefon çaldı.)
(Bir not daha. Hülya organik çaya ilişkin güzel bir yazı yazmış sitesinde. Onu da ziyaret edin lütfen. Hem tozlu çay daha iyiymiş, bunu hiç bilmiyordum, sayesinde yeni bir şey öğrendim. Sağolasın Hülya!)
(Bir not daha. Hülya organik çaya ilişkin güzel bir yazı yazmış sitesinde. Onu da ziyaret edin lütfen. Hem tozlu çay daha iyiymiş, bunu hiç bilmiyordum, sayesinde yeni bir şey öğrendim. Sağolasın Hülya!)
08 Aralık 2009
Kahvaltı sen nasıl bir mutluluksun
Yazının sonunda organik çayla ilgili bir gözlemim var, okuyan arkadaşlar zaten görmüştür. Satın aldığım organik çayın (merak edenler için markası Özçay) daha az dem verdiğini söylemiştim. Gerçi bu beni rahatsız etmiyor çünkü zaten çok çok açık içerim çayı. Ayrıca bu çay yumuşacık içimli, bana kalırsa çok da güzel bir çay. Tek sorunu tozluca olması. Daha iri taneli olmasını tercih ederdim doğrusu. Bir çay firmasında çalıştığını söyleyen blog okurlarından Hülya da organik çayın demlendiğinde neden daha açık renkte olduğuna dair bildiklerini yazmış. Konu ilginizi çekti ise lütfen okuyun. Çok teşekkürler Hülya, en azından benim kafamdaki soru işaretlerini giderdi bu. Bir gün gelip sizin oralardaki çay bahçelerini ziyaret etmeyi çok isterim. Ben hiç çay çiçeği görmedim. Güzel kokar mı, neye benzer çok merak ediyorum. Ellemek, koklamak isterim.
*
Rahmetli anneannem, hastalığı başlayıp yatağa mahkum olduğu dönemde hep şöyle derdi, "Sabah olsa da kahvaltı etsek. Ama kızarmış ekmek istiyorum, kaymak var mı? Reçel, bal..." Sonra kaybettik onu. Son zamanlarda annem neredeyse her sabah, "eskiden kahvaltıyı hiç sevmezdim ama artık en sevdiğim öğün," diyor. (Allah uzun ömür versin tabii, ölüme, yaşın ilerlemesine bağlamıyorum bunu.) E tabii kahvaltıyı ben hazırlıyorum da onun için demiyorum. Yani şimdi mesela Aralık ayına gelmişiz, artık seralarda yetişen tatsız tuzsuz şeyler var pazarlarda ama ben ne yapıp edip tarla biberi ve domatesi buluyorum. Güzel peynirler bulunduruyorum evde, zeytini zaten ben kurdum, alıştığım, sevdiğim tat. Avokadomuz da var, hatta bir vazoda nergislerimiz. Ekmeğimi daha dün mayalamışım, organik, karışık unumla (Müzeyyen'ciğim karıştırdı, buğday, çavdar, arpa, soya, mısır unları var içinde), içine de Meltem'ciğimin kendi elleriyle ayıkladığı kişniş tohumundan, Rize'nin fındığından, yine Müzeyyen'den aldığım ayçekirdeğinden koymuşum. Dün Handan'la pazara gitmişiz, o da ne, Diyarbakırlı bir amca (iki gözü de kataraktlıymış, ne güzel gözlerin senin amca dediğimde ah kızım ikisinden de ameliyat oldum dedi) o pütürüklü, turşuluk salatalıklardan getirmiş, o miniminilerden değil ama. Bir tanesini oracıkta kırıp tatmasak inanmayacağız tarla ürünü olduğuna. Bir güzel ki. E rengarenk tabağıma salatalık da eklemişim, çayım bu ara zencefil, tane karabiber, tarçın kabuğu, kakule ve karanfilli (organik çay aldım geçenlerde, diğeri kadar renk vermiyor ya tadı öyle güzel ki. Bu renk meselesi de beni düşündürdü doğrusu, diğerlerinden bunun yarısı kadar koyduğunda iki katı koyulaşıyor demlendiğinde. Bu ne iştir acaba?) Yani uzun lafın kısası, kahvaltı sen ne güzel şeysin. Seni seviyorum!
*

06 Aralık 2009
Buğday Ekolojik Yaşam Rehberi

Yanda sevimli mi sevimli, ufacık tefecik ama içi dopdolu bir bültenin, dışı siyah beyaz ancak içi yer yer renkli bir rehberin kapak sayfasını görüyorsunuz. Kapak yazısı Gizem Altın Nance'den: "Ekmek Bulamıyorlarsa Simit Yesinler" diyor Gizem ve ekonomiyi canlandırmak için medyada sürdürülen alışveriş kampanyasını büyüteç altına alıyor.
Victor Ananias, "Yeniden..." başlıklı yazısında 12 yıl önce 8 sayfalık (Victor'la ilk sayıyı hazırlayışımız dün gibi aklımda, 1997 yılındaki sayım gününü hatırlıyor musunuz? İşte tam da o gün!) bir bülten olarak filizlenen, sonra büyüyerek dergiye dönüşen ve binlerce insana ulaşan yayının bundan sonra "Buğday Ekolojik Yaşam Rehberi" adıyla, 3 ayda bir, mevsim dönümlerinde yayımlanacağını ve şimdilik Buğday Derneği'ne üye olanlara dağıtılacağını anlatıyor. Yazısını şöyle bitiriyor Victor:
"Ama okur olmanın dışında sizden bir ricamız daha var. Sürdürülebilir bir yaşam için harekete geçin ve ekolojik yaşam ağına siz de katılın. Umarım bu bülten hepimize bereket dağıtan tohum keselerimiz olmaya devam eder uzun süre..."
Ben de dergide mevsimlik beslenme önerileriyle yar alacağım. İlk sayıda tarhana yapımına dair bir yazım ve izniyle sevgili Münevver'in (Şen) annesinden kalan tarhana tarifi yer alıyor. Bakalım ikinci sayıda neler olacak?
Buğday Derneği'ne destek olmak için:
http://www.bugday.org/
04 Aralık 2009
Japon tatlıları

02 Aralık 2009
Tuzunu ve biberini eklemek

*
Bu fotoğraftaki salatayı (yemek niyetine de yenebilir tabii) kışla bahar arası bir zamanda yapmış olmalıyım. O dönemde elimde Aksaray'daki bir dükkandan aldığım tütsülü İran pirinci vardı ve onu değişik şekillerde değerlendirmek istiyordum. Tütsülü olduğu için çok yoğun bir aroması vardı. Sebzelerle buluşturmanın güzel olacağına kanaat getirmiştim. Öyle de olmuştu. Çıtırık Sultani bezelyeler, tazecik brokoliler, hatta belki çoğunuzun tatlı dışında hiç kullanmadığı balkabağı... Fotoğrafı çektiğim günü dün anımsıyorum. Zaman ne garip şey. Bir dahaki İstanbul ziyaretinde vakit yaratabilirsem yine uğramalıyım oraya. Belki yine bulurum tütsülü pirinç ve yepyeni lezzetlerle buluştururum!
01 Aralık 2009
İşte kolay bir bayram sonrası tarifi

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)