26 Mart 2013

Bir denge öyküsü



Şimdi arkadaşlar bir denge masalı anlatacağım size, gelen giden armağanlar arasında. (Gelen giden armağanlar diyorum, bilmiyorsunuz çoğunuz değil mi "Kutsal Ekonomi-Armağan Öyküleri" grubunu? Bir sürü yüce gönüllü güzel insan bir araya gelmiş, armağanlar akıp duruyor. Hatta bu öyküleri çemberler etrafında da paylaşıyoruz bazen. İşte ben de bu öyküyü gruptaki arkadaşlarıma anlattım ilkin. Sonra dedim neden blog komşularımla da paylaşmıyorum. Belki ihtiyacı olan vardır basit bir denge masalına, sebeplenir o da hafiften.

Günlerden bir gün uzak diyarların birindeyim. O diyar ki, döneli daha bir kaç gün olmuş, daha kendime gelememiş, normal ritme girememişim. O diyar ki, henüz anılar taptaze, uzansam dokunacağım sanki o hayata. İşte o gün, trenle yarım saat uzaklıktaki kente gidip dönmek niyetiyle çıkmışım yola. Yolda bir şey yok, çıkılır, yapılacaklar yapılır, dönülür de işte o gün, sabahtan beri gelen kazıklamış giden kazıklamış. Kazıklandığımı biliyorum, gerçek fiyatları biliyorum çünkü ama gelin görün ki adamların dilini konuşamadığım için bir türlü derdimi anlatamıyorum. Hani didişsem oralıların ödediği parayı ödemeyi becereceğim belki ya bende de o derman yok. Aman efendim içimdeki kızgınlık suyu kaynadı da kaynadı, fokurdadı da fokurdadı o gün, ta ki akşam üzerine kadar. Hatta son kazıklama çabasıyla taştı bile. Sonra o sabah ayrıldığım yere döndüm. Bir adam var, gençten. Ona yerel peynir ve yerel ekmeklerle (bizim katmer gibi bir şey) sandviç yaptırıyorum, oralı arkadaşım Said'den öğrenmişim. Acıkmışım, birazını burada yiyeyim deyince dolaptan bir bardak çıkarıyor. Biliyorum o bardakları da içindekileri süt sanıp duruyorum günlerdir. Meğer yoğurtmuş. Hem de tatlı mı tatlı, leziz mi leziz bir yoğurt. Öyle bardaklara mayalıyorlarmış muhallebi gibi, kaşık veriyorlarmış yanında da, oturup yiyormuşsun ferah ferah. Elini kalbine koymuş, bu benden diyor. Armağan ediyor yani. Bendeki o kızgınlık var ya, her kaşıkta öylecene eriyip gidiyor, yumuşacık, tatlı yoğurt kalbimi yumuşatıyor. Sonra diyorum ki kendi kendime: Kızmaya ne gerek var ki biri alır biri verir, her zaman bir denge vardır yaşamda. Yaaa işte, bir bardak tatlı yoğurt kurtarıyor günü. Yoksa içim fokurdayıp duracak...