21 Temmuz 2012

Yaz gelmiş

Ben galiba yazın geldiğini ancak Burhaniye'ye geldiğimde anlıyorum. Deniz burnumun dibinde olduğunda; dalından domates biber topladığımda; bahçeden ot yolup "oh, güzel oldu dediğimde"; kahvaltılarımız iyice renklendiğinde (hoş Antalya'dayken de renklendirmiştim ya); sabahları süt alabilmek için Zübeyde'nin yolunu gözlediğimde; pazartesi sabahları erkenden uyanıp pür telaş pazara gitmek için hazırlandığımda; haftalık börek seansım için pazar öncesi börekçime gidip 1.5 tl'lik börek istediğimde; böreğimi alıp 50 kuruşa çay veren çaycıya gittiğimde; kahvaltımı edip pazara yürüdüğümde; önce Burhan'la Fatma'yı ziyaret edip onlarla hoşbeş edip, ne getirdilerse aldıktan sonra diğer tezgahlara seyirttiğimde; eli kolu dolu bir şekilde pazardan dönüp onlara sevgiyle baktığımda; içme suyumu kasabadaki çeşmelerden doldurduğumda; öğle yemeğinden sonra kısa bir şekerleme yaptığımda; rüzgarın sesi Ağustos böceklerininkine karıştığında; yürümem lazım, yüzmem lazım, güneşe çıkmam lazım diye içim içimi yediği halde bilgisayar başında çalıştığımda anlıyorum.