26 Haziran 2008

Beni maviye mecbur edenler utansın

Beni maviye mecbur edenler utansın. Üzerime alevleri üfleyenler. Sıcak. Çok sıcak. Ve daha aylardan haziran. Bunun temmuzu var, ağustosu var. Çarşısı var, pazarı, yolculuğu. Peki ya sokakta çalışanlar ne yapsın? Hem de ağır işlerde. Peki tarlası, bağı bahçesi olanlar. Hadi bizimki üç beş metrekare bahçe. Suyumuz da var çok şükür. Sular yaşatırız domateslerimizi, biberlerimizi, sonra rokayı, maydanozu, naneyi, semizotunu. Peki suyu olmayanlar ne yapacak? Tarlasındaki ekini büzüm büzüm büzülen, susuzluktan buruşan, içlenemeyen ürünü. Çok sıcak ve bu sıcakta ben hep onları düşünüyorum. Ve bu sıcakta, gönlümün gözünde sadece ama sadece mavi var. Biraz da kırmızı var aslında ama onu düşününce söylenmekten başka bir şey gelmiyor içimden. Testereyle kesilecek kıvamdaki domatesleri "ince kabuklu" diye insana kakalayanlar utanıyor mu acaba? Peki bu marazlı tohumları satan, satıp da ensesini daha da kalınlaştıranlar? Köylüyü bu tohuma mecbur eden o ensesi kalınlara ne diyeyim ki yaz günü. Neyse, benim pazarcılar haftaya çıkar bizimkiler, sararmaya başladı dediler. İyisi mi ben onlarınkileri bekleyeyim. Bu sıcakta mutfağa girmeyeceğime göre, üç öğün peynir ekmek domatese talim...

18 yorum:

pinarbk dedi ki...

Seninle aynı şeyleri düşünüyorum. Özellikle de Çorlu'ya giderken tarlalarda sıcaktan kavrulup kalmış ekinleri ve gündündüleri gördüğümde kahroluyorum.
Çiçeklerimi susuz bırakmamaya çalışıyor, camlarım içine küçük taslarla kuşlar için su koyuyorum.
gelecek günler beni ürkütüyor. En çok da çocuklarımız adına...

Demet dedi ki...

Yagmuru bol bir memleket olsa, bahce ya da balkonlarda yagmur sularini biriktirip bahce sulamada ya da benzeri yerlerde kullanmak mümkün ama yagmur da pek yagmiyor malesef. Ben de söyle sakir sakir yagmur yagarken en cok bitkiler, tarlalar icin sevinirim...

Adsız dedi ki...

Yav kestiremedim bir türlü nerde olduğunu. Heryer aynı ayarda sıcak olduğu için yön mefhumu kalmadı.Kal sağlıcakla ZNGL

Disalce dedi ki...

ah canım yaaa..ne güzel bir konuya değinmişsin.....
ama biz dikkat edelimde Allah bütün bitkilerin,canlıların rızkını verir...onların suyunu verdiği gibi....ama dediğim gibi bizde elimizden geleni yapalım tabiii....

öpüyorum seni tijencim...

SOFRAM dedi ki...

Çok haklısın Tijen'ciğim, bizim buralarda pek su sıkıntımız yok ama sıcaklar fena bastırdı,temmuz ağustosta ne yapacağız bakalım...Allah çifçiye kolaylık versin.En güzeli yazın sıcaklarında doğu Karadeniz'in yaylalarına çıkmak galiba,bol su, serin hava , yağmur çok güzel...
Sevgilerimle canım...

DİDEM ÖZCAN dedi ki...

Tijen'immm,

Ben de çok sinir oluyorum o kalın kabuklu domateslere, zamanı gelse de bahçeden, dalından koparıp yiyebilsem misss kokulularımı.. Ama hormonsuz olduğu için daha vakit var, olunca sen de ister misin bir küçük sepet?

Ferhanca dedi ki...

Tijencim 17 sendir Samsun da yaşıyorum buray geldiğim zamnalar yağmurdan göz açamazdık şimdi de yağıyor ama nerde o eski yağmurlar dicem doğu karadeniz aynı diyorlar oaranın Allahtan bitmiyor yağmuru.
Geçen ahfat Tokaat domatesi aldım her sbah peynir domates yiyorum hoş akşamlarıda ::))sakdı fesleğinim diğer saksıda bir kök dömetesim ama tohumu ne bilmiyorum.Tohum yasaı çıkınca ben de çoı üzülmüştüm.Kayınvalideim köyü muhacir kçyü 1922 de gelmişler onları uyardım onlar memleket mısırı derler hala muhacir mısırı ekerler ne olur dedim şu taohumları saklayın çocuklarınıza öğretin fakat çocuklar okyun ,çalışan şehirde büyükler öldü üç dürt tane yazık bitiyor yarli tohumlar çok üzülüyorum avrupa birliğinden nefret ediyorum her şeyi değiştirip bizlere tam anlamıyla kakalıyorlar.yazık tohumlarımıza..sevgiler gene çenem düştü..
canım arkadaşım çok öptüm..

Adsız dedi ki...

Tijen Hanım,iklimsel değişiklik
faktörünün olumsuz etkilerinin
yanı sıra,aşağıda yazacağım konuda
hepimizi çok yakından ilgilendirmektedir.
Tarımı, hayvancılığı, ilaç sektörü olmayan ve bu konuda dışa bağımlı olan bir ülke savaşamaz, kendini savunamaz. Çökmeye ve yok olmaya mahkumdur.

Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO veya GE: Genetically Engineered) içeren tohum belki de insanlık tarihinin en büyük dramı olacaktır.

Bu sayede biyolojik ve mikrobiyolojik savaşın her türlüsü çok büyük kolaylıkla yapılabilir. Yediğiniz ekmekten, meyveden, sebzeden,içtiğiniz biraya, şaraba, meyve suyuna kadar her şey ama her şey artık genetik olarak değiştirilmiş olarak odamıza, buzdolaplarımıza girecektir. Bunun kaçınılmaz anlamı şudur:

Çocuklarınızın vücutlarını oluşturan karbonhidrat, amino asit, yağ ve diğer bileşenler bile yabancı derin devletler tarafından kontrol edilebilir!

Artık sadece beynimizin içine girmekle kalmayacaklar, bedenlerimize ve moleküllerimize kadar nüfuz edebileceklerdir. Bugün kendi halkına veya Avrupa halkına Genetik İşlenmiş yiyecekleri satamayan Amerikan ve İsrail firmaları ülkemizi yok etmeye ve çökertmeye azmetmiş başımızdaki bu yönetimlere bu tohumları satabilmektedirler. Bu tohumların hiçbiri yeterli uzun dönemli deneylerden ve testlerden geçirilmemiştir.Bunların toplumlar üzerindeki uzun süreli etkileri bilinmemektedir.Yeterli hayvan çalışmaları kesinlikle yapılmamıştır.

Genetik olarak işlenmiş yiyeceklerin (GDO'ların) özellikleri:

Bu yiyeceklerde, basit dille anlatmak gerekirse, soyun devamını sağlayan genetik kodlar ortadan kaldırılmıştır. Bu bitkiler tohum vermemektedir. Yani bu tohumları her yıl yeniden satın almak gerekmektedir. Böylece Amerika ve İsrail'e bağımlı hale gelmek sözkonusudur. Ama ayrıca bir özellikleri daha vardır, bir kez bunlara genetik manüpülasyon yapılmışsa, bu manüpulasyonun sadece tohum verme yeteneği üzerine yapılıp, yapılmadığı bilinemez. Bilemediğiniz başka pek çok gen de bu bitkilere eklenmiş olabilir, ya da zamanla eklenecektir. Yani bu bitkilerin çoğu normal görünen CANAVAR BİTKİLER olabilir.

Bu tohumlar özel olarak bitki örtüsünün yapısını bozmak üzere kodlanmışlardır. Yani bir tarlaya ekildiğinde içerdikleri genetik bilgi sayesinde o bölgedeki bitki örtüsünü yok etmekte ve o bölgedeki diğer bitki örtüsünü belirli böcek türlerine veya mantar türlerine zayıf hale getirmektedirler. Böylece o böcek türlerini ortalığa salan (daha sonrada onları öldürmek için böcek ilaçlarını satan) dev şirketler bir kaçkez kar etmektedirler.

Örneğin GDO buğday ekilmiş bir tarlaya, bu sefer DOĞAL BUĞDAY ekmek isterseniz, toprağa karışmış olan genler nedeniyle ekeceğiniz buğday özel mantar ve böcek türlerine zayıf hale getirileceği için ürün almanız mümkün olmayacaktır.Yani bir tarlaya Genetik Olarak Değiştirilmiş tohum ekerseniz bir 50-70 yıl daha başka tohum ekemezsiniz. Böylece toprağın iç kimyasal ve genetik yapısı değiştirilmektedir. Burada genetik olarak değiştirilmiş yiyecekleri savunanlar, bu 'canavar bitkilerin' mikro organizmalara karşı daha dayanıklı olduklarını ve daha fazla ürün verdiklerini söylemektedirler.Bunun doğru olup olmadığı, bilimsel olarak ispatlanmış olup olmadığı,tartışmalıdır.O ensesi
kalın ve yerli iş birlikçilerinin
tek derdi,paralarına para katmaktır.Ancak inanın,sizin bizim
yediğimiz ve zevk aldığımız peynir,
ekmek ve domatesi;onlar bizim gibi
tadını çıkartarak huzur içinde
yiyememektedirler..Para hırsının
insanı huzursuz ettiğine ve bitirdiğine inananlardanım...
Reda

Bir Dilim Düş dedi ki...

Tijenciğim o kadar haklısın kiii!!! Ben bile inanamıyorum insanlar nasıl dayanıyor diye, kedim bile Analya'nın sıcağına dayanamadı ve kendini sürekli soğuk bir yerlere atıyor.:)))

Sevgiler...
Evren

zarpandit dedi ki...

GDO yuzunden annemle cıldırmıs haldeyiz ve ustune bu tip gıdalar o kadar cogaldı ki hormon rahatsızlıgı basladı bende ustune birde bir ton ilaç yuklendi bobreğime karaciğerime..
bu insanlara diyecek ne varki tijen abla?
almayacaksın aslında bunlardan bak nasıl donuyorlar organik tarıma..

Isil Simsek dedi ki...

Tijencigim,
yeni kitap haberi beni cok sevindirdi.Türkiye'ye ne zaman geliriz henüz belli degil ama geldiğimde sevdiğim yazarların yeni kitaplarını alabilecek olmam beni çok heyecanlandırıyor.

NESRIN dedi ki...

Burdada firtina ve yagmur daha bitmedi.Bazen disari ciktigimda acaba hirkami alsaydim dedigim oluyo ve her seferdede dua ediyorum bunun hicdegilse yarisi yagsa o guzelim memleketime ne kadar guzel olur diye.

Tijen dedi ki...

Dünden beri internet bağlantısı kesik kesik olduğu için kimseye yanıt yazamadım, bu da toplu yanıt olsun. Dilerim gelecekte bugünlerimizi aramak zorunda kalmayız, hoş her geçen gün geçmişi daha çok arar oluyoruz ya... Herkese teşekkürler (Işıl'cığım, dilerim tez zamanda gelirsiniz. Oralar daha serindir gerçi ya.)

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

merhabalar tijen hn.
günümüz dengelerinin alt üst olduğu,şu tohum genleriyle olan açıklamalar dehşet verici. hatta kılçıksız balık bile var olduğunu duymuştuk hatırlarsanız.
tavuk ve beyaz hindide de akrepten elde edilen bir gen okumuştum. daha neler neler :((
eskiden deniz kirlendi-hava kirlendi,şehir kimyası kirlendi derdik. ama bu genetiği bozulmuş
olan tohumlar insanlığın en büyük belalsı olabilecek. !!!! dölsüz tohum yani. akıl almıyor. israile muhtaç olmak neler yapıldı. veya ABD. YE :((
hayat kaynaklarımızın hepsi artık KİRLENDİ. :((((
EY İNSANLIK FARKINDAMISINIZ ???

SİZE SONSUZ SVGLR. NuNu

dogada.blogspot.ru dedi ki...

Sevgili Tijen güzel dileklerin için çok teşekkürler.
ensesi kalınların vijdanları rahatmı acaba bu kadar insanın çoluğun çocuğun vebalinle nasıl rahat edebiliyorlar bir şey alırken gönül rahatlığıyla alıp çocuklarımıza yediremiyoruz.
sevgiler canım

pelince dedi ki...

Bende kalın kabuklu domateslere sinir oluyorum.Aynı zamanda şu çok ucuz dedikleri karpuza daha da kızıyorum...Sünger gibi kapruzlarla dolu pazarlar,ot gibi derler ya aynen o hesap.

Gizem dedi ki...

Richard Bach'in Marti Kitabinin kapak sayfasi gibi olmus. cagrisim oldum

Mutfak Havlusu dedi ki...

ne güzel mavi geliyor aklına araya kırmızı karışsada ama ben hep alev kırmızısındayım bu ara..
her an patlayacak alev topu gibi insanların umarsızlığını yaşadıkları dünyanın farkında olmak içni illa ölüm döşeğinde olması gerektiklerini gördükçe dahada bir kızgınlaşıyorum ve kendimi frenlemeye çalışıyorum..

o insanlara ilaç satanlar o insanların üzerinden nasıl geçiniyorlar o camekanlarda ne zorlukla yetiştirileri,nasıl fiyatla şehre geldiklerini duyduğumdaki öfkemin tarifi yok ve o gelen mallar şehirde dudak uçuklatacak fiyatta satılıyor olduğu içni öfkem en büyük hale dönüşüyor kat be kat.