
Evet davetlisiniz. Ben de davetliyim sizler gibi ve gurur duyuyorum Başak Yaşam Atölyesi'nin kurulmasında emek harcayan herkesle, tüm destekçilerle. Heyecanlıyım aynı zamanda. Başak kadınlarının hiç biriyle tanışmadım henüz ancak biliyorum ki kadınlar için sevgi dolu, kucaklayan, besleyen, eğiten bir merkez olacak orası. Söz verdim Hülya Hanım'a, bir gün ben de mutlaka tanışacağım güzel kadınlarla. Bu cumartesi açılışı var. Daha önce de kısacık bahsetmiştim burada. Neler yapabiliriz diye sormuştum. Şimdi daha gerçek. Çünkü artık yaşam başlıyor atölyede. Hangimiz ne kadar katkıda bulunursak (maddi katkı şart değil ki, katkı verecek pek çok alan var) o kadar faydalı oluruz kadınlarımıza. Başka şeyler de söyleyeceğim ancak şu an acil bir iş yetiştirmeye çalışıyorum. Davetiyeyi gecikmeden yayınlayayım istediğim için de sözleri aceleye getirmek istemedim. Devamını zaten atölye sorumlularından da öğrenebilirsiniz zaman içinde...

Evet güzel bir başlık. Bu başlığı attıktan sonra, sayfalar dolusu yazabilirim çünkü ikisine dair binlerce anım var. Tat ve koku bellekle en çok bağlantılı olan duyular, bu konuda pek çok kere yazdım. Sadece ben değil elbet, nice yazar bu konuya değindi, hatta geçtiğimiz yıllarda bir Nobel ödülü bile verildi bu konudaki bir araştırmaya. İşte nergisle çilek de benim tat ve koku belleğimde sarsılmaz yerlere sahip iki dostum. Nergisle olan yarenliğimi biliyorsunuz gerçi. Ne yazık ki mevsimi bitti. Hala zaman zaman karşıma çıkıyorlarsa da, o eski bolluğu ve tazeliği yok. Alıyorsunuz, iki günde boyunlarını büküveriyorlar. Yerine frezyanın mevsimi başladı. Burada ona ne diyorlar biliyor musunuz? Arpa çiçeği. (Efendim bu fotoğrafımızı bugün ve yarın doğumgününü kutlayan sevgili, çok sevgili Zeynep'imize hediye ediyoruz. Nice mutlu senelere Zeynep'ciğim!)
Çilekli nergis fotoğrafını, bir kaç hafta önce pazarda çekmiştim. Çilek almamıştım hayır. Kivi alıyordum aynı satıcıdan. Nergislerimi çileklerin yanına bırakmıştım. Öyle güzel göründüler ki, deklanşöre basıverdim. (Öğle saati olduğu ve şemsiyenin altında kaldığı için rengi bir garip oldu fotoğrafın, kusurlarından biri bu.) İlk çileğimi dün satın aldım. Nefis körletmek için mi denir, o yüzden. Hoş sözüne güvendiğim, GDO'ya Hayır Platformu kurucularından bir arkadaşım çileklerin iri olması cinsinden, çilekte hormon kullanılmaz dediğinden beri daha rahat alabiliyorum ya yine de pazarda gördüğüm her çilekçiden alışveriş yaptığım söylenemez. Önce kokluyorum. Kokusu varsa ve seçebiliyorsam, yine de ufaklarını seçiyorum. Neden diyeceksiniz? Belki sadece alışkanlık. O iri çilekler, yine de içime sinmiyor. Yaz boyunca Burhaniye Pazarı'ndan yayla çileği alabileceğim gerçi. Çoğunun tadı o eski çileklerinki gibi değil ne yazık ki. Belki bir gün Batı Karadeniz'de, yaylalarda kendi ellerimle topladığım dağ çileklerini yer, tat ve koku belleğime yeni bir anı armağan ederim.

Bu fotoğrafı içimin dışıma taştığı günlerden birinde, erkence bir saatte parkta çekmiştim. Adını 'ortak yaşam' koydumdu. İnsanların bir arada yaşayamadığı, kırıp döktüğü, öldürdüğü, kirlettiği, hırsı yüzünden her türlü alavere dalavereyi yaptığı bir zamanda, bitkiler hala ortak bir yaşamı sürdürebiliyor. Sadece bunu söylemek istedim.

Bu fotoğrafı ise Dr. Kuşhan diyet dergisinin Mart 2007 sayısı için hazırladığım 'Zen mutfağı' yazısı için çekmiştim. Mutfakta Zen yayınlandığında benimle yapılan röportajlarda onun için 'Zen mutfağı' tanımlaması kullanılmıştı. Oysa Zen deyişleri içermekle ve Uzak doğu felsefelerinden beslenmekle birlikte, o bir Zen mutfağı kitabı değildi. Benim Zen'e ve yaşama bakışımı içeriyordu. Farkındalık yazılarıyla ve yüzlerce yıldır insanlığı etkilemiş bilgelerin sözleriyle zenginleşmişti. Tabii bir de Suavi Kendiroğlu'nun muhteşem çizimleriyle. Bu kitabı sevgiyle karşılayanların güzel mektuplarından bir kısmını, kitabın geçtiğimiz aylarda yayınlanan yeni baskısında okuyabilirsiniz. Orada yer almayan (sözlü olarak iletilmişti) bir yorumu ise burada anlatayım. Antalya'da bir tanıdığım Mutfakta Zen'i satın aldığını söyledi bir karşılaşmamızda. Nasıl buldunuz dedim. "Ben senin kitaplarını sıkıntılı olduğum zamanlarda okumayı seviyorum, bana o kadar iyi geliyor ki" dedi. Onu saklıyordu bir kenarda. Büyük bir armağandı benim için bu söz. Dharma'nın internet sitesinden kitap sattığını söylemişimdir. Özellikle kendi yayınları olduğu için Mutfakta Zen'i %50 indirimli olarak satıyorlar. Hani geçenlerde Yağmur, ama ben kitaplarınızı bulamıyorum demişti ya, ona söylediğim gibi, kitapçılarda bulamayanlar internet üzerinden sipariş edebilirler. İlle de kredi kartı numarası vermek gerekmiyor. Ben Dharma'dan aldığım kitapların ücretlerini banka havalesi ile ödedim hep. Dharma'nın internet sitesinden dilediğiniz kitabı indirimli olarak satın alabilirsiniz.
İşte Dr. Kuşhan diyet dergisi için bu sefer Zen mutfağına ilişkin bir yazı yazdım. Çok sevdiğim bir kitaptan, Zen Vegetarian Cooking'den (Zen Vejetaryen Mutfağı) seçtiğim üç basit tarifi, bizdeki malzemelere uyarlayarak hazırladım, fotoğrafladım ve gönderdim. Bakalım derginin sayfalarında nasıl görünecekler? Bu vesileyle kitabı yazmış olan Zen rahibesi Bayan Soei Yoneda'yı anmış olayım. İnsan hiç tanımadığı birinden yaşamsal dersler alır ya bazen, o da benim için pek çok güzel bilginin, sevgi ve paylaşımın kaynağı. Tek hocam o değil tabii, ooo yaşam hocalarla dolu. En biriciği de Maya.