30 Temmuz 2007

Yılın ilk inciri

Yılın ilk inciri.
Kilosu 2ytl.
Bizim pazardan.
Gül yüzlü teyzeden.
"Al kızım bak incirlerim pek güzel."
"Arkadakiler nedense daha güzel görünüyor."
"Hangisinden istersen ondan al, hepsi güzel."
Tadı?
Tadı o bildiğimiz bal gibi incirlerden değil.
Yılın ilk inciri bunlar.
Belki haftaya?

28 Temmuz 2007

Lezzetli dergi

Metro Gastro dergisinin Temmuz-Ağustos 2007 sayısı çıktı. Her seferinde heyecan duyuyorum. Paketi açıyorum hızla. Ne bileyim sahile gidiyorum mesela, yahut ayağımı uzatıp oturuyorum, çayımı da yanıma alıyorum. Okuyacak o kadar çok şey oluyor ki dergide. Her seferinde yine ne çok emek var içinde demekten alamıyorum kendimi. Bu sayının kenti Aydın. Sibel'ciğim, kulakların çınlasın. Senin "gelin bardağı"n hazır mı bakalım? Yaa, yine pek çok şey öğrendim ben. Aydın'da üç ağızlı gelin bardağı varmış. Damat geline, "Benim için yalnız sen varsın, sana kuma getirmem" diyormuş bardağı vererek. Bir başka söylenceye göre de çocuğu olmayan evlerde bereket olsun diye veriliyormuş geline. Öyle güzel ki.

Bu sayıda kimler neler var? Sırasıyla:
Ahmet Uhri, Aydın yöresinin arkeolojik önemini,
Nilhan Aras, 'Karacasu Toprağı'nı, 'Kıl Çadır'ı, 'Efeler Tozluk Giyer'i, 'Aydın'daki Gastronomi ve Mutfak Sanatları Programı'nı,
Şükrü Tül, 'Paşa Böreği'ni,
Yine Nilhan Aras 'Aydın Mutfağı'nı,
Hüdai Yılmaz 'Üzümsü Meyveler'i,
Yoldaş Seki, 'Kuşburnu'nu,
Alin Taşçıyan 'Yaban Mersini Tadında'yı,
Aylin Öney Tan, 'Provence ve Cote D'Azure'u,
Hatice Kalkan Yıldırım, 'Kırmızı Şarap Üretimi'ni,
Vefa Zat, 'Kokteylimizi Kendimiz Hazırlayalım'ı,
Ahmet Uhri, 'İncir'i,
Nedim Gürsel, 'Mutfak ve Edebiyat'ı,
Ahmet Uhri, kitap tanıtım köşesinde 'Restoranın İcadı'nı,
Pınar Koçoğlu, 'Mutluluğu Tasarlamak'ı,
Didem Şatır, 'Türkiye Fırıncılar Milli Takımı'nı yazmış.


Benim bu sayıya katkım yukarıda resmini gördüğünüz 'Ağız Sütü' yazısıyla oldu. Aslında bahar sayısında çıkmasını istemiştik ya başka bir konuyu öne almak gerekince yaz sayısına kaldı. Bu konuyu çok severek hazırladım ve her zaman olduğu gibi pek çok kaynaktan yararlandım. Yazılı kaynakların listesi çok uzun ama bilgileriyle yazının hazırlanmasına katkıda bulunan dostlara bir kez de buradan teşekkür etmek istiyorum: Nimet Berkok-Toygar, Fatma Pekşen, Kazım Akşen, Naile Dayan Bozdemir, Ali Dayan (Naile'nin babası), İsmail Yenigün, Ufuk Kamber, Sharon Hudgins, Irene de Vette, Nancy Jenkins, Anne Mendelson, Katarina Pederson, Katerina Yamalidou, Lori Barkley, Alessandra Guigoni.

27 Temmuz 2007

Kırmızının hası


Sıcakmış.
Bunaltıyormuş hava.
Kafasını toparlayamıyormuş insan.
Barajlarda su kalmamış.
Toprak çatlıyormuş çatır çatır.
Ürkütüyormuş insanı.
Bir yerlerde,
Yağmur yağıyormuş durmadan.
Durmuyormuş.
Sel götürüyormuş taşı toprağı insanı.
Bir dilim karpuz,
Serinletiyormuş.
Bir anlığına, uzaklaştırıyormuş dünya dertlerinden.
Çocukluğu anımsatıyormuş.
Yanaklardan suyu akıtılarak yenen karpuzları...

25 Temmuz 2007

En büyük yaratıcı



Yaratıcılık olağanüstü bir hal. Müthiş bir güç.
Gönül Paksoy'un yemek tasarımlarını bir araya getirdiği kitaplara bakıyordum. Onun gerçek bir sanatçı, tasarımcı olduğunu düşünüyorum ama bence en büyük sanatçı dünya üzerindekileri yaratan. Kızılderilerin deyişiyle, Wakantanka. Büyük Yaratıcı.

22 Temmuz 2007

Türkçe...Türkçe... Türkçe

Dün yollarda idim. Otobüste (hadi reklam yapmış olayım, Kamil Koç'un 'Rahat Hat'tında. Pek rahattı. İnternet bile vardı. Ama gürültü yoktu. En güzeli de vurdulu ve de kırdılı filmler izlemek zorunda bırakılmamaktı) dergi de vardı. Dergide de Feyza Hepçilingirler'le yapılan bir söyleşi. Dil, dilimiz, dili doğru kullanmamız. Feyza hanım diyordu ki, Türkçe yerine başka dilleri yeğlememiz kendimizi sevmememiz, kendimize güvenmememizden kaynaklanıyor. Doğru dedim. Gerçekten. İnsan kendine değer verse diline de verir. Bu yazıyı okumadan bir kaç saat önce garip bir tabela görmüştüm. 'AĞALAND' gibi bir şeydi. Belki baştaki sözcük ağa değildi, başka bir Türkçe sözcük idi ya ne fark eder? Hadi yabancı bir sözcük kullanayım, baştan aşağı "absürd"dü. Baktım ne menem bir yer diye, otoparktı sanki. Hızla geçerken o kadarını seçebildim.

Bu yazıya neden olan mesele sevgili Mor Koyun'un birleşik ve ayrı yazılacak birleşik kelimelere dair pek hoş, pek nükteli, pek eğlenceli yazısı. Tabii son iki etkinlik haberini yayınlayamadım (yine emin değilim, acaba yayımlayamadım mı demeliyim?) malum, şaircilik oynuyordum. Yok aslında, derdim şaircilik falan da değildi ya sevgili, çok sevgili dostlarım ruh ve akıl sağlığımdan şüphelenip beni "derin sularda dolaşmak"la suçladılar (yok elbet bu bir suçlama değil, olsa olsa suratıma bir bardak serin su çarpıp normale döndürme çabası olabilirdi). Her ne ise, şairlik başa bela. Hele de derdiniz sadece zihninizden geçen sözcükleri kağıda dökmekse, daha da büyük dert. Söylediklerim şiir falan değil, sadece bir araya gelmiş sözcükler desem de kimseleri inandıramadım. Her ne ise, konuyu uzatmayalım, dikkati dağıtmayalım ve hep bir elden Mor Koyun'a konuk olalım. Dedim ya, bir önceki etkinlik konusunu da duyuramamıştım. Birleşik ve bitişik yazılan sözcükler için (iki konu nasıl da birbirini tamamlıyor değil mi?) eğer henüz yapmadıysanız (ikinci kez okumak bilgiyi pekiştirmek açısından daha iyidir) sevgili Senem'i ziyaret ediniz. Ben bu sıcakta -ayıla bayıla- her ikisini de bayılarak okudum. Ellerinize sağlık sevgili Senem ve Mor Koyun! (Bu iki yazıya bu yazının sağ tarafında yer alan kırmızı DDD sembolünü tıklayarak da ulaşabilirsiniz. İyi okumalar, iyi uygulamalar.)

20 Temmuz 2007

Yürüyüş


Bu fotoğrafın ana fikri:
Dostlarınıza ve dostluklarınıza sahip çıkın.
Çünkü bir güzel dostla günbatımında yapılan yürüyüşün yerini
hiç bir şey tutamaz.
Çünkü orada sadece sevgi,
Çünkü orada sadece dostluk,
Çünkü orada sadece paylaşmak vardır.

Bu yazının ana fikri:
Yürümek güzeldir.
Hele de batarken çimleri dahi boyuyorsa güneş,
Bir başka güzel oluyorsa renkler,
Dostunuzla sadece adımlarınız değil,
Kalp atışlarınız da uyuşuyorsa...

18 Temmuz 2007

Taze


Yeşil.
Taze.
Canlı.
İştah açıcı.
Sadece roka ve yonca filizi.
Biliyorum ki onları yemek
bana sağlık verecek.
Ve sevinç.

14 Temmuz 2007

Merak


Sizce de merakla bakmıyorlar mı dünyaya
şu rengarenk orkideler?
Bazen düşünürüm. Biz de yol kenarı çiçekleri
kadar merakla bakıyor muyuz acaba dünyaya?

11 Temmuz 2007

İçeriden dışarıya



Bazen içeriden dışarıya,
bazen dışarıdan içeriye bakıyoruz.
Bazen içeriden bakarken gördüklerimizi,
bazen dışarıdan içeriye bakarken gördüklerimizi seçiyoruz.
Kış gibi, yaz gibi, gece gibi, gündüz gibi.
Hepsinin farklı yanlarını seviyoruz.

03 Temmuz 2007

Cennetten kisa kisa

Yine kisa, yine fotografsiz, yine duru.
Bazen Tanri'nin insanlar arasinda ayrim yaptigini dusunuyorum.
Kimi yerler var ki, cennet bu bolgeler icin tanimlanmis.
Gercekten cennet. Beyaz, yesil, mavi, siyah...
Inci gibi disler, sonsuz gulusler...
Insan hayattan sonraki hayata inanmayi dusunmuyor bile o toprak
parcalarinda oldugunda.
Bazen ise bakiyorsunuz, zenginlikle fakirlik ic ice, birbirine
karismis, haftalarca taranmamis sac gibi, kedi yavrusunun oynadigi
yun yumagi gibi.
Bunlari dusunuyorum insanlari gordukce, dogaya baktikca.
Parklar, deniz kenarlari, kentler, restoranlar, insanlar.
Sokakta uyuyanlar, evinin huzuruna kapananlar.
Dilenenler, onlari gormeyenler.
Luks yasamlar, kendi halinde hayatlar.
Ne kadar uzagim ne kadar.
Ne kadar yakinim oysa.
Hangisi yakin?
Hangisi uzak?
Hangisi cennet?
Hangisi cehennem?