02 Mart 2007

Mutluluk üretmek

Haftanın ilk yazısını, sanırım ancak bu akşam veya yarın yazabileceğim. Ancak bu haberi bekletmek istemezdim. Eh, bir eklenti daha olsun bizim sümbül yazısına. Nasıl olsa mutluluk hepimize lazım. İşte bugünün mutluluğu:
Sevgili Berceste, Punto Ağabey ve Türkçe bilgesi eşi, simgemizi hazırlayan Fehmi dostumuz ve site komşularımızın desteğiyle, sevgili Özgül'ün isim annesi olduğu Doğru Yazalım, Doğru Konuşalım, Dilimizi Koruyalım kampanyamız bugün ('itibariyle start aldı' diyecektim 'televizyon dili' dediğim garip, şekli bozuk dile yerleştiği haliyle, şaka olsun diye ya kampanyanın duruluğunu suistimal etmek gelmedi içimden) başladı. İlk yazı ve kurallar için Punto Ağabey'in sitesini ziyaret etmeniz yeterli. İki haftada bir site komşularımız tarafından yayınlanacak yazıları heyecan ve sevinçle bekliyor olacağız. (Kampanyaya katılacak olan veya sitesinde duyurmak isteyen dostlarımızdan mümkünse kampanyanın simgesini veya en azından yazının bağlantısını sitelerine yerleştirmelerini rica ediyoruz. Ne kadar çok yayarsak, o kadar çok faydalı oluruz diyorum. Ne dersiniz? Daha fazla bilgi için Berceste'yi ziyaret edebilirsiniz.)
*
Büyük bir sürpriz oldu. Tesadüfen gördüm. Aaa, gerçekten de o. Pembe sümbülüm, ekranda. Şans getirmiş onu sevene. Üzerinde de diyor ki Ayın blogu: Mutfakta Zen! Yazıyı da Obur kedi kaleme almış. Ona da, Mutfakta Zen'i ayın sitesi seçen Bloglar alemi ekibine de teşekkürler!

Bazen küçük mutluluklar üreyip büyük mutluluklara dönüşebilirler. Çok miniciktirler. Her anlamda. Maddi değeri 3 liradır birinin mesela. Ufak bir saksıda, az biraz toprağın içinde bir çiçek soğanı. Bakılmış, büyütülmüş, açmış. Oysa rengiyle, kokusuyla kendisine verilen emeğin karşılığını kat kat verir. Kaç gün sürer ki yaşamı? Bir kelebeğinkinden uzun olmalı. Belki de değildir. Bilemem ki? Hiç bir kelebeğin yaşamını takip etmedim. Sadece yazın duvara kenetlenmiş, sessizce büyüyüp kelebeğe dönüşüşünü gördüm bir tırtılın. İçten içten, sessizce. Sonra uçup gitmişti. Gücünü topladığında. Saksıdaki sümbül ise henüz iki gündür göz hapsinde. Gece uykumun arasında kokusunu duymak, mutluluğu geceye taşıyan bir minik ayrıntı. Bilinçli ben duymasa da, bilincimin altındaki ben haberdar onun varlığından, an be an.


Aynı mutluluk, yani minik saksıdaki, iki farklı ışıkta iki farklı renge bürünüverir güzelliğini çerçevenin içine hapsetmeye karar verdiğinizde. İki büyütülmüş küçük mutlulukmuş gibi gelir size. Bir yerine iki kocaman mutluluğunuz oluvermiştir. Çayınız da varsa demliğinizde, yanında misafirler için yaptığınız, tabağın içinde kalakalmış muz, bal ve çikolatalı krep dilimlerini yiyorsanız ve çikolata bulanıyorsa yanaklarınıza ve siz bunu umursamıyorsanız, o kocaman mutluluk tarafından sarmalanmışsınız demektir, aynı kelebeğin kelebek olmadan önce kendini içine hapsettiği sır perdesinin sarmaladığı gibi...

27 yorum:

kuzine dedi ki...

Bu sayfadan burnuma mis gibi çilek, nergis, sümbül kokular geliyor... içim açıldı, mutluluğun bana da yansıdı.
Mutlu kal Tijen'ciğim, sevgiler.

Bu arada kaseler çok şık :)

Tijen dedi ki...

Kuzine'ciğim,
O minik kaseler çeyizimdeki japon tabaklarından. O kadar çok çeşit vardı ve o kadar güzellerdi ki, hangisinden alacağımı şaşırmıştım. Büyükleri getirmek zor olur diye ufaklarından aldımdı ben de. Ne güzel çiçeklerim değil mi? Gerçekten mutluluk muştuluyorlar.

Hülya dedi ki...

TİJEN'ciğim,mor bir sümbülüm vardı benim dd 15 gün öncesine kadar.Soldu gitti ama yumrusu hala gözümün önünde.Annemle bahçeye ekicez ki yandan filiz versin üretelim.Ama sen çok hoş anlatmışsın bayıldım,yanındaydım...
Ve Çanakkale'nin küçükmüş de büyümüş,maalesef yorgun:( 3harfli ilçesine bekliyorum seni bu yaz.Burhaniye dediğin nedir ki,bir kısacık yol...Ama söz şeker hamurlu pasta yok...

Tijen dedi ki...

Oooo Hülya'cığım,
Biz birlikte neler üretiriz. Bu yaz inşallah gelebilirim. Şöyle güzel geziler yapayım istiyorum. Kısmet. Hele bir yaz gelsin de!

tata dedi ki...

Sevgili Tijen, cayimiz var, cicegimiz var, balli,cikolatali krepler yok, yasak! Izmirde "cok sismanlamissin" dediler...tüm mutlulugumu aldilar. Simdi evde cayimi kuru kuru iciyorum.
Sevgiler.

nilay dedi ki...

Sevgili Tijen ;
sabah gözlerimi açtığımda yolladığın güneş odamın penceresinden içeri girmiş ,enerjisiyle içimi ısıtıyordu :) İzmir'de hava bugün muhteşem...Frezyayı bulmak için sayfana koştum hemen :) fotoğrafı görünce kokusunu duyar gibi oldum sanki...haklısın ,mutluluk insanın içinde...teşekkür ederim canım :)
mutlu bir haftasonu diliyorum sana...

Tijen dedi ki...

Hayallah Tata,
Seni zevklerinden mahrum mu edecekler şimdi? Belki bir tane şişmanlatmayan kurabiye?
*
Sevgili Nilay,
İzmir'den dönen Tata'yla İzmir'den Nilay'ın arka arkaya yorum bırakması ne hoş tesadüf. Hoş Antalya'dan İzmir'e güneş ve ışık göndermenin alemi yok ya yine de sevgiyle kabul ettiğin için teşekkürler.

Berceste dedi ki...

Ohhhh mis gibi koktu şimdi Tijen'imin elleri ile yetiştirdiği pemboş sümbülü...Betül'ün(Rustic) babası demiş oradaki çiçekler güzel ama kokmuyor diye. Ne kadar güzel olurlarsa olsunlar, kokuyorlar ama memleketimin çiçeği gibi kokmuyor diyeyim ben de!

Adsız dedi ki...

"Tijen, aaaaa!!!!! Ne guzel, merhabalar! Ah, ah, masadaki sumbuller ve Antalya…. Babamlar Antalya’da yasiyorlar. Ben yazin bir ay gidiyorum oralara, belki tanisir, gorusuruz!

Bir yildan biraz uzun bir zamandan beri Los Angeles’da yasiyoruz biz. Burasi hep bahar. :o) Ya da kizgin col sicagi! Geceleri arkamizdaki daga kar yagiyor, gunduzleri en fazla hirkayla dolaniyoruz.

Ben Lezzet’i alamiyorum. Ancak Turkiye’ye geldigimde, gecmis bir yilin dergilerine bakabiliyorum. Boyle bir yil arkadan kendi yazilarima bakmak cok tuhaf sey!

Cok sevindim yazdiginiza! Merhaba ve hosgeldiniz. :o)"

Demistim. Ve sitenize geldiiiim! Ben hemen bir linkleyeyim, bol bol gelip guzel yazilarinizi okuyayim.

Tijen dedi ki...

Dilek'ciğim,
Yok ben yetiştirmedim bu sümbülü. Bizim çarşıda uzun saçlı bir adam satıyor. Her zaman çiçek satar, tramvay yolunun kenarındaki bankta oturur, sürekli bir sohbet hali vardır orada. Kaça dedim, 4 lira ama size 3 lira olsun dedi. Ben de zaten 3 lira deseydiniz alacaktım dedim. El sıkıştık anlaştık.
*
Sevgili Elif merhaba,
Çok sevindim karşılaşmamıza, aynı link burada da eklenecektir efendim, sevgiyle kalınız.

Nukhet dedi ki...

Sevgili Tijen

Ben de buralara kadar gelen bu guzel koku ne diyordum. O guzel pembe sumbullerin binlerce km uzaklara tasidigi bu koku cicek konusunda kisir coldeki bir ulkede yasayan bir gurbetciye nasil da iyi geldi. Mutlukluk katti. Sevgiler

Tijen dedi ki...

Nükhet merhaba,
Çok teşekkür ederim geldiğin için. Biraz yaşama sevinci kokusu gönderebildiysem ne mutlu bana. Gurbetteki güzel kokuların tadını çıkarman dileğiyle.

Sybella dedi ki...

Şahaneciğim,
Böyle hitab etme kararı aldım sana...Benim en çok sevdiğim çiçek Nergis'dir aslında,okudum ki senin de öyleymiş...Evet mutluluk aslında kendi içimizde ve bunu tekrar dışarıya vurmaya çalışma günlerimdeyim..Bir de etrafımızda olan insanlarla yetinmede...
Bugün sana çok teşekkür ediyorum..
Sevgiyle kal..

Adsız dedi ki...

Sevgili Tijen;
Bir küçük çiçek, bir böcek, bir kelebek, bir gün batımı, bir güneşin doğuşu, tomurcuklanan ve hayata bağlanan ağaçlar, yeni doğan bebekler. Örnekleri çoğalt çoğaltabildiğin kadar. Etrafımızda o kadar güzellikler var ki. Yeter ki bu güzellikleri görelim ve paylaşalım. Kötülükler bu güzellikleri göremeyenlere kalsın diyorum.
Yorum bırakmak zorlaştı sanırım. Günlük adıyla yorumu kabul ettiremedim bu sisteme

Tijen dedi ki...

Sibella'cığım,
Ben de sana 'nergis kardeşim' diyebilirim. Bir tane makarna kardeşim vardı, Margot, onunla makarna pişirme günlerimiz denk geliverirdi. Seninle de nergis kardeşi olabiliriz. Neden olmasın?
*
Sevgili Punto Ağabey,
Beni şimdilik yeni sisteme geçmeye zorlamadı bizimki ya yakındır. Bu teknolojinin zorlayıcı gücünden hoşlanmıyorum aslında. İnsan bazen eskiye tutunmak isteyebiliyor...

Mr_TD dedi ki...

Kücük seylerden mutlu olmak,onlara yasamimizda yer vermek,özel hissettirmek,özel hissetmek.Sanirim bunlar hersey icin gecerli,ister nesneler,ister bitkiler ister insanlar.

Biz biz olalim,mutlugumuza sahip cikalim,kacip bir yerlere gitmesin :)

selamlar
Viyanadan bir hayranin :P

Tijen dedi ki...

Td öyle şeyler söyleme! Hayranların gerçek sanıp kıskacak, ona yanıyorum. Şaka bir yana, gerçekten küçük mutlulukları yakalayıp büyütmeli, büyütemesek de onlara sahip çıkmalı diye düşünmekteyim. Haksız mıyım?

Adsız dedi ki...

önce tebrikler,tabi ki ayın bloğu sen olacaktın,hatta her günün...
sonra alakasız bir soru...
deniz börülcesini haşlarken,tuzunun çıkması için içine ne katmalıyım,
a-soda
b-limonsuyu
c-karbonat...
çünkü ben tuz kullanmıyorum.ve börülceleri tuzsuz yemem gerekiyo..
ve ben bunu izmir"de,deniz restorantta nasıl yapıldığını sormuş,öğrenmiştim.ama unuttum yapmış olmama rağmen,işte demans başladı...yaşlanıyorum.n"olur biliyorsan buraya yaz.seni çok seviyorum....
biz nergisleri tarlasından toplardık izm-karaburunda,ve nergislerle dolu bir odada fazla kalırsan zehirlediğini biliyormuydun...ama çok fazla nergis....yarım oda dolusu...yaaa...
her güzelin bir kusuru var işte..

Adsız dedi ki...

Sevgili Tijen,

Sayfanizi actigim da cok guzel bir pembe isik ve mis gibi bir koku doldurdu odayi. Elinize saglik, ne kadar canli cekmissiniz, simdi ekrandan firlayacak gibi duruyor.

Iyi haftalar ve sevgiler

LaMa dedi ki...

Ayin blogu secilmene ben de sasirdim acikcasi, daha once olmamis miydi ki diye sordum kendime:) Gec olsun, guc olmasin degil mi;)
Yuregine, kalemine saglik diyor ,tebrik ediyorum,
Iyi dileklerimle

Tijen dedi ki...

Yok Ayşen'ciğim,
O kadar da değil. Benden çok çok daha fazla emek veren pek çok arkadaşımız var, onlara haksızlık olur. Deniz börülcesinin tuzunun gitmesi için ne yapılacağını bilmiyorum ancak ilkbaharda daha az tuzlu olduğunu, sonbahara doğru içerdiği tuz miktarının arttığını biliyorum. Bu mevsimde tuzsuz kaynar suda haşlayıp sonra yoğurtlu sosla yesen yine de tuzlu mu olur acaba? Belki tek başına deniz börülcesi yemeyip onu bir şeylerle çoğaltıp hiç tuz kullanmamak sorunu çözebilir mi?
*
Sevgili Aybike,
Bilmiyorum güzel mi çekmişim ama ilk fotoğrafı özellikle, eski bitki kitaplarındaki ilüstrasyonlara benzettim renk itibariyle. O resmi çok sevdim özellikle!
*
Lama'cığım,
Herhalde olmamıştı, bilmiyorum ki? Ama sadece yemek blogları yok ki listede? Bir de Ayşen'e dediğim gibi, benden çok daha fazla emek verip çok güzel siteler kuran arkadaşlarımız varken onlardan önce benim seçilmem ayıp olurdu doğrusu.

Tijen dedi ki...

Gerçekten öyleyse ne mutlu bana Fatma'cığım!

hayat dedi ki...

Merhaba Tijen hanım, baharın müjdecisi sümbüllerin o güzel kokularını inanın bende hissettim:))Ayrıca güzel türkçemizi doğru kullanmaya ve aileme de doğru kullandırmaya çalışıyorum.Elimden geldiği kadar.
Ayın bloğu seçilmişsiniz. Siz bunu hak ediyorsunuz tebrikler.

Duyarlılığınız ve emeklerinize çok teşekkürler.
Sevgilerimle..

Sıcak Mutfaklar dedi ki...

ÇOK SEVERİM SÜMBÜLÜ BİRDE NERGİSİ.NEDENDİR BİLMEM AMA HER İKİSİNEDE AYRI BİR DÜŞKÜNLÜĞÜM VAR.ÇOK GÜZEL YAZMIŞSIN.KALEMİNE SAĞLIK

Tijen dedi ki...

Kesinlikle haklısın Mine'ciğim! İnşallah işini başarıyla tamamlar!
*
Sevgili Hayat,
Yapabileceğimiz her şeyin en iyisini yapmakla yükümlüyüz. En önemlisi de yolumuzda yalnız olmadığımızı bilmek. Teşekkürler!
*
Sevgili Oylum,
Galiba ikisi de çok naif ve beklentisiz olduğu için onları bunca seviyoruz. Tek istedikleri koklanmak, sevilmek sanki.

Adsız dedi ki...

Mis gibi kokuyor:) o kadar canli bir görünüm ki.
Tebrikler Tijen'cigim, ben senin siteni her zaman icin ayin sitesi olarak görüyorum.
Sevgilerimle

Tijen dedi ki...

Özgül'cüğüm,
Ne yazık ki sümbülüm son günlerini yaşıyor. İlk günlerdeki kadar kokmuyor, biraz biraz buruşmaya başladı yapraklar. Olsun, yenisini alırım!
Öpüyorum yanaklarından.