
* Çocuğunuz var mı? Şöyle ilkokul çağında? Okumayı seviyor mu? Öyleyse tam ona göre bir kitap var elimde: Karganin Rengi. Yazarı daha önce de Limon Ağacının Şarkısı adlı kitabını tanıttığım Arslan Sayman. Çizen de çizgilerine hayran olduğum, bir kitabımı resimlemesini arzu ettiğim Deniz Üçbaşaran. Malum kitap fuarı başlıyor, belki bir çocuğu bu kitaplarla mutlu etmek istersiniz diye düşündüm. Ben bu yıl yine kaçırıyorum fuarı. Olur da yolunuz düşerse benim için de dokunun kitaplara.
*
Kış havasına girdik ya, ben yine incirli-elmalı, yağsız-şekersiz kekime dadandım. Elma miktarını biraz artırdım bu ara. Pazardan alıp da meyve bolluğunda yiyemediğim bol elmam vardı. İçine Finlandiya'dan hediye gelen müsliden de ekliyorum. (Süt pek içemediğim, yoğurtla da sevmediğim için müsli tüketimim çok düşük.)
*
Domuz gribi haberlerinden de gelen uyarı e-postalarından da usanmış haldeyim. Korku cumhuriyetleri yaratmakta insanoğlunun üzerine canlı yok. Hangi hayvan domuz gribi endişesiyle yaşıyor allahaşkına? İki sene önce de kuş gribi vardı. Seneye ne gribi çıkacak acaba? Hayatımızı endişeyle geçirelim istiyor birileri. Ama bir tanesi -nasıl olduysa okudum- çok basit bir uyarı içeriyordu: Ağız ve burnu günde en az bir kere tuzlu suyla temizlemek. Hintli bir doktordan bu öneri. Ben bugün başladım. Tüm gripler, mikrop ve virüsler için faydası olur belki. Hiç bir şey olmasa denize girmiş hissi veriyor sudaki tuz. İnsana -dolaylı da olsa- bir nebze huzur veriyor.
*
Televizyondaki bazı reklamlara fena halde sinir oluyorum. Hele bir de insanların sağlığını (tek başına değil tabii ya) bozan ürünlerden birini üreten bir firmanın (pek çok uzmanın o boyalı gazozlardan kaçınmamız gerektiğini söylediğini sadece ben duymuş olamam) doğa ve insansever kesilip vakıf kurmasına ve reklamlarla projeleri insanın gözüne sokmasına ne kadar kızdığımı anlatamam. Günah mı çıkarıyorlar diyesim geliyor ya değil tabii. Bu da reklam yapmanın bir yolu. İnsaların duygularıyla oynayarak daha çok kazanmak. İyi ki reklamcı olmamışım. Nasıl huzurla uyurdum bilemiyorum. Ha bir de neden kalbimin sağlıklı olması için margarin yiyecekmişim? Bir allahın kulu çıkıp bana anlatırsa çok sevaba girecek.
*
Vişneli turtalı sabunu duydunuz mu? Nedir bu "her yere bir gurmelik" sokuşturma merakı? Bakın bunu da anlayamıyorum. Gurme sözcüğü zaten tüylerim diken diken ediyordu şimdi saçlarım da dimdik!
*
Biliyorum huysuz bir yazı oldu bu ama bugünlerde paylaşmak istediğim çok huysuzluk birikmişti. İyisi mi bir kaç tane de güzel şeyden bahsedeyim:
Trt2'de pazartesi, çarşamba ve cuma günleri, 18:45-19:00 arası yayınlanan iyi yürekli bir program var: Bir Şey Yapmalı. Danışmanları üç sevdiğim insan: Oya Ayman, Uygar Özesmi ve Gizem Altın Nance. Daha "sürdürülebilir" bir yaşam için yapılabilecek ne varsa hepsi bu programda.
*
Ve bu da son:
Okumanızı çok, ama çok istediğim bir yazı. Prof. Dr. İlhan Başgöz'den. Gözleriniz yaşarmadan okuyabilirseniz helal olsun size:
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=961778&Date=30.10.2009&CategoryID=99