03 Ekim 2007

Kadınlar ve hikayeleri

Her kadının bir hikayesi var. Bir olur mu, bir çok hikayesi var. Sessizce, içlerinde yaşıyorlar hikayelerini, yıllar önce izlediğim bir filmdeki gibi. Çığlığı basmak için ağızlarını açtıklarında, ses gelmiyor. Neden söylüyorum ki bunları? Hele de yanında fıstık gibi çilekler olan çikolatalı bir mini kek fotoğrafı eşliğinde. Belki 'Gelinler' filminin etkisi geçmediği içindir. Belki savaş yıllarında Amerika'ya göçen delikanlılarla evlendirilmek üzere gemilere bindirilip gönderilen 'mektup gelinleri'nin hikayesine çarpıldığım içindir. Her kadının bir hikayesi var, dinleseniz anlatırlar. Bazen kilime, bazen oyaya, bazen sofradaki aşa dökerler dertlerini. Anadolu kadını bunun için etkiliyor belki beni. Başında yaşmağı, sabahın köründe başlar hayatı. Dur durak bilmeden çalışır, didinir. Her koşulda, sofraya aş koymayı bilir. Aç koymaz ailesini. Dağdan ot toplar, sütten peynir mayalar, undan yufka eder. Şehre gelince de televizyon karşısına oturup kek pasta tarifi alır. İhtiyacımız olan içine margarin boca edilmiş yapay aromalı vanilyayla parfümlenmiş kekler, yahut marketten alınmış 'satın' çorbaymış gibi... (Bodrum'un Çamlık köyünde hazır çorbalara 'satın çorba' diyorlar.)

35 yorum:

Adsız dedi ki...

Fotoğraf yazıya çok yakışmış. Belki en süslü bitkilerden biri olduğu için belki de zor şartlarda da yetişebildiği için çilek kadını simgeliyor bence.

Gönül dedi ki...

selamlar yazdıklarınıza aynen katılıyorum..okadar çok şey yaşıyoruzki içimizde kimseler bilmez....dışardan neşeli görünürsün şenşakrak..bi zaman gelir patlarsın anlatmak istersin hadi beee senmi derler hiç belli etmiyordun..sessiz çığlıklar ...suskunluklar...en önemlisi karşındakine anlatmadan suskunluğundan söylemek istediğini anlamalarıdır ama nerdeee anlayana:))

Cafe Gusto dedi ki...

Tijenciğim ben herkesin bir hikayesi olduğunu yıllardır felsefe edindim kendime ...ve her zaman herkesten ama herkesten öğrenilecek birşeyler vardır diye düşünmüşümdür.Anadolu kadınına ise hep çok üzülmüşümdür.Hep didinen ama hoyratça kullanılan,eşlerinden dayak yiyen,"acaba bunu söylesem döver mi?" korkusuyla yaşayan.
Sanırım bizler çok şanslı azınlık gurubundayız.Ama didinme kısmına gelince kadın yine kadın her ne kadar çalışsan da olsa.Yine reçel yapan,turşu kuran,ekmek yapan...kısaca aileyi doyuran..
sevgilerimle..

Bocuruk dedi ki...

Tijen'ciğim,
İstersen ve vakit ayırabilirsen, hoşuna gideceğini düşündüğüm bir mim'de sobeledim seni:)
Sevgilerimle...

Adsız dedi ki...

Çok güzel anlatmışsın. Sahi o kadınlar neden şehre gelince özlerini kaybediyorlar? Şehirler mi çok acımasız? Kendine uymayanı hemencecik değiştiriyor mu? Öpüldünüz sevgili Tijen...

Adsız dedi ki...

Sahi o kadınlar neden şehre gelince değişiveriyorlar? Şehirler mi çok acımasız? Kendine uymayanı kabul etmiyorlar, değişeceksin diye ayak mı diretiyorlar acaba? Yİne çok güzel anlatmışsın sevgili tijen. Öpüyorum...
www.lezzetaski.com

NOt: Bu arada adımı yazmadan elim yanlışıkla enter a çarpınca yorum isimsiz gitti. Bu nedenle 2. kez yorum yazdım. :)

Tijen dedi ki...

Sağolun paylaştığınız duygular için kızlar!
Hande'ciğim ben de kim bu gizemli 'h' demiştim, sonraki yorumun işi düzeltti.
Bocuruk komşum, sana da yazdım ya, bugüne kadar ebe-sobe oyunlarına hiç katılmadığım için buna katılırsam öncekilere ayıp olur düşüncesindeyim. Buradan kitaplara dair bilgiler vermeye devam edeceğim elbet.

Bocuruk dedi ki...

Tijen'ciğim,
Cevabını görünce hatırladım aslında bu tür oyunlara katılmadığını. Kusuruma bakma lütfen.
İlk yorumu bırakmaya geldiğimde yazını okuyamamıştım. Şimdi okudum. Yürekten katılıyorum yazdıklarına. Ama neden böyle olduğunu tam bilemiyorum. Uyum zorluğu, ne yapacağını bilememek olabilir mi?
Sevgilerimle...

Tijen dedi ki...

Bilmiyorum ki Elvan'cığım,
Bir çok nedeni olabilir. Köyde hayat şartları gerçekten çok ağır, rahat etmek, evinin kadını olmak arzusu olabilir, dediğin gibi uyum sağlamaya çalışmak olabilir ama ne olursa olsun mis gibi tarhana çorbası dururken köy kökenli kadınların hazır çorba pişirmelerine anlam veremiyorum. Gerçekten tadını beğeniyor olabilirler mi o metalik şeylerin?

Burçin'in Denemeleri dedi ki...

Buranın kuralı böyle, uymak gerekir diye mi düşünüyorlar acaba.
Keşke bütün sağlıksız yiyecekler hayatımızdan çıksa ama nerde tabi gün geçtikçe daha çok giriyorlar. En azından ben eve hazır çorba ve margarin almıyorum, alamıyorum bile bile.

Tijen dedi ki...

Burçin'ciğim,
Sanırım reklamlar az eğitimli insanlar üzerinde daha etkili oluyor. Bu firmalar televizyon programlarına sponsor oluyorlar. Eh o kadar çok görüp de etkilenmemek mümkün değil sanırım.

NiNo dedi ki...

ahhhhhhh kimin yokturki icinde hikaye hatta minik minik ama birsuru hikayecik. anlatsan romalar dolmazmi dolar elbet ahhh

Tijen dedi ki...

Olmaz mı Nihan'cığım. Herkesin bir hikayesi var elbet.

Adsız dedi ki...

Canım Tijen, öncelikle o fotoğraftaki çilekler ne güzel durmuş. Çilek çıkmış benim haberim mi yok? baharmı geldi yoksa :)

Tijen, ben domates'İn ne zaman çıktığını bilmiyormuşum. Buraya gelince öğrendim. Ne acı değil mi... Çocukluğumda ilgim yokmuş, İstanbul'da herşeyi her mevsim bulabiliyormuşum, buraya gelince önce afalladım anlayacağın. Kışın domates arıyorum yok, isyan ettim :) Sonra dedim zerrin asıl burada sağlıklı besleniyorsun. :)

O bahsettiğin şehre gelince değişen hatunlar varya onları anlamak çok basit aslında.. Tamamen ekonomik ...

Tarhana yapmak için ne kadar uğraşması gerekiyor? ne kadar maliyeti var?? Oysa o satın çorba :) sanırım şuanda 500 binlira. (hala ytl ye alışamadım da) Asgari ücret alan bir ailenin margarin yerine tereyağ kullanması , sıvı yağ yerine zeytinyağ kullanması mümkünmü? Hazır vanilya 100 binlirayken tutup vanilya çubuğuna 8-10 milyon vermesi mümkünmü?

TV'lerde basbas bağırıyorlar. Aldığınız ürünlerin içindekilere bakın diye. Kim nasıl baksın.. İnsanlar önce fiyatına bakabiliyor. Alabiliyorsa mutlu oluyor içindekinden ona ne. Çocuğunu doyuracak ya yeter. Elbette tüketim toplumunun dayatmalarını da göz ardı etmemek lazım.

Oyyy ne dertli bir yazı oldu...

Öpüyom tijenim..

sevgiler...

Adsız dedi ki...

Sevgili Tijen,
Haklısın her kadının bir çok hikayesi var. Özellikle kadın filmlerinden çok etkileniyorum, mutlaka kendimden bir şeyler buluyorum. Şehire göçmek hayatlarımızda çok şeyleri değiştirdi ama hala büyük çoğunluğumuz aynı telaşın içinde. Kendimize, ailemize, sevdiklerimize yetmek, yetişmek, doyurmak, sarıp iyileştirmek.
Sevgilerimle.

Saliha dedi ki...

canım tijenım,hergun ayrı bır toplumsal olguyu işliyorsun ayırca tesekkurler....bende şöyle bir yorum katayım olaya...ben şehir insanı değiştiriyor lafına ve bu gibi birçok bahane lafına karşıyım aslında..hiçmi insanlarda suç yok...bence değişmek isteyen değişiyor,istemeyen ekonomık durumu ne olursa olsun direniyor tijen..ben İstanbul-Fatih-Şehremeni üçgeninde doğup büyüdüm.şehremeni'den gelin geldim taaaa kocaeli gebze'ye..ve şu 4 yıl boyunca İstanbul ve Gebzedeki kadınları karşılaştırma imkanım oldu.burası yenı yenı gelişmekte olan bir yer.en yakın market yada bakkal demeliyim yarım saatlık uzaklıkta..nekadar mahrumıyet yerı anlayın artık..neysekı yakına market acıldıda kurtuldum:))
burada okadar cok anadolu ve şehir insanı karışımı varki anlatamam..şunu da belirteyim aylık 400tl maaşa çalışıp,haftada belkıde ayda 1 kere tatlı yapsa bile eve margarin sokmayan,sebze yemeği eksik olmayan,başka şeylerinden feragat edipte(bu nasıl yazılıyordu ya:P) ayçiçekyağı almayıp z.yağ veya mısır yağı kullanan ,domates püresini,salçasını,kışlık yufkasını,tarhanasını vsvsv kendı yapan hayran olduğum komşularım var.Öte yandan,maddi durumu elvermediği halde,özenti hevesının içini kemirdiği,evınden,cipsi,satın çorbası,colası eksık olmayan,maddıyatı olupda bazı seylere gucu yetenlerı kıskanan ama hayatta borc dısında bişi elde edemeyen komşularımda var..hersey ınsanın kendınde bitiyor..materyaller degıl ınsanlar kendılerını mahfediyorlar..kımsenın herseye gucu yetmez ama birşeyleri elde etmek için bazı seylerden feda etmek lazım dıye düşünüyorum..
uf yıne uzun bır yazı oldu sıktıysam cok özur dılerım...daha yazacaktımda neyse...keşke yuzyuze gelıp bu tur konuları muhasebe edebılme durumumuz olsaydı..:))sevgılerımle...

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Bahsettiğin film gerçekten çok etkileyici bir yapımdı. Hele gelin adaylarının fotoğraf çekim sahneleri beni çok etkilemişti. Çok güzel bir filmi hatırlattın. Biryerlerden bulup tekrar seyretmek lazım..

Tijen dedi ki...

Zerrin'ciğim,
Bunun nedeninin sadece ekonomik olduğunu zannetmiyorum ben. Tahsin Yücel'in Kumru ve Kumru diye bir romanı vardı, biliyor musun? Ben de okumadım ama tanıtım yazılarından konusunu biliyorum. Köyden göçmüş ve temizlikçi olarak çalışan Kumru, temizliğe gittiği Kumru'nun evindeki buzdolabına hayran olur. Çalışır, didinir, aynısından alır. Sonra bakar hala bir şeyler eksik. O dolapta ne varsa aynılarından almak ister ve dolabı hep dolu tutmak. Bir dönem elektriğin olmadığı gecekondu mahallelerinde tüm beyaz eşyalar tam takım bulunurdu. Biraz da 'kentli' olmak istemekle ilgisi olmalı.
*
Pınar'cığım,
Haklısın, kadın her yerde kadın. Doğurganlık boşuna verilmemiş ya?
*
Saliha'cığım,
Senin gözlemlediğin pek çok şey vardır eminim. O kadar çok zor hayat var ki. Keşke elimizden gelse, yardımcı olabilsek. Yok sıkmadın canım merak etme.
*
Ben de çok etkilendim Ayşegül'cüğüm. Tv8'de izledim, belki tekrar gösterirler. Ben de senin gezilerine özeniyorum bu arada, bilesin!

Adsız dedi ki...

Tijen Hanım,bu konu bana yıllar evvel okuduğum Balzac'ın İki yeni gelinin anıları adlı kitabını anımsattı birden.Aslında konuyla çok da alakası yok fakat iki yeni evlenen kadının birbirine yazdığı mektuplardan oluşuyordu kitap,çok etkilenmiştim doğrusu.Burada sözetmek istedim:)

Adsız dedi ki...

Yaz aylarinda yaylaya gitme firsatim oluyor toros dağlarina ve tabiki koy hayatini yasamaya calisiyorum. Kadinlar cok calisiyorlar cok didiniyorlar bazen kiymeti bilinmiyor ama inanin cogunun gozlerinin ici parliyor. Cogu memnun hayatindan biz sehirde yapamayiz diyorlar. Kisa girmeden domates, elma, kayisi, seftali kurutuluyor pekmez yapiliyor, pestil yapiliyor, cevizler toplaniyor, aycekirdegi kurutuluyor. Sogan sarimsak istifleniyor. Nane maydanoz kurutuluyor.
Ama oralara da ulasmis hazir corbalar margarinler kullanilmiyor da degil.
Bu hafta icinde bir gazetede unlu bir hazir corba firmasinin reklami vardi. Tamamen katkisiz olduklarini corbalarinin evde yapilan tarhana gibi islem gordugunu iddia ediyorlardı. Bilmeyen inanir yani.
Sevgiler
Yasemin

Adsız dedi ki...

Bamtelime dokundun arkadaşım.En iyisi hiç açmamak. Ama, evinde erikler kaysılar ağacın dibinde çürürken şişe şişe gazlı içeçekleri tüketenleri de söylemeden geçmeyeceğim. Vah zavallı sofram vah!
Sevgiler
Mutfaksolisti

Tijen dedi ki...

Ece Hanım,
Balzac'ın romanlarını okumayalı çok zaman oldu. Belki geri dönüp o eski romanları yeniden okumak gerek.
Teşekkürler.
*
Yasemin Hanım,
Reklamları görmedim ama tahmin ediyorum hangi firma olduğunu. İçindekilere bakılırsa MSG dışında (monosodyumglusamat) diğer katkı maddelerini kaldırmışlardı. MSG ise pek çok Batılı ülkede yasaklanmış olduğunu okuduğum bir madde. Çeşitli sağlık sorunlarına neden oluyor. Ayrıca anlamadığım, pazarlarda, marketlerde hala geleneksel tarhana çorbaları yapılırken neden ille de poşete girmiş olanlarını seçelim?
*
Fatma'cığım,
Çok haklısın. Bu benim de içimi acıtıyor. O iki kayısı ağacımızın bir tek kayısısını bile ziyan etmemek için ne kadar uğraştığımı düşünüyorum da...

Adsız dedi ki...

tijen cım, o fılmı bende ızlemıstım. ve gercektende aklımda kalan bırkac sahneden en etkıleyıcı olanı fotoğraf cekımıydı:( dedıpın gıbı hepımızın bırcok hıkayesı var:) ıcımızde, sadece kendımızın bıldığı:) benım köyum hıc olmadı:( olmayacakta.. köy hayatını, köy ınsanını tanıma fırsatımda yok. ama sadece sunu dıyebılırım ki; sanırım bızden cok daha fedakar ve calıskanlar:)

sevgıler
fıdan

Tijen dedi ki...

Fidan'cığım,
Çok haklısın. Ben de senin gibi köyü olmayanlardanım. İsterdim olmasını ama neyse ki köylere gidip oralardaki yaşamı (zaman zaman da olsa) deneyimleyebiliyorum. Çok doğru, bizden çok daha zor hayatları ve çok daha çalışkanlar.

NAZLICA dedi ki...

Sevgili Tijen çocukluğumda yaz tatilinde akrabalarımın olduğu bir ilçede geçirirdim.Bağlar, bahçeler vardı baharda ekilip, sonbaharda bozulan. Herkes kendi kışlık yiyeceğini hazırlar, hatta bir koyun kesip kavurma yapar, kış mevsiminde tüketirlerdi. Şimdi o bağlara, bahçelerden eser yok, betonlaştı. Kadınlar tarhana, erişte, sadeyağ (tereyağ) nasıl yapılır unuttular. Yani diyeceğim o ki, insanın kendisi ile alakalı birşey.Bu durumu daha az üretmeye,hazır yemeye,az okumaya, çok tv seyretmeye borçluyuz.Kadın isterse imkansız diye birşey yok, yaratır. (Şimdiki jenerasyonu daha bilinçli buluyorum)Sevgiler

ev perisi;) dedi ki...

Sevgili Tijen;
Ben de hayranım Analolum kadınına...
Dolu dolu ve bereketli bir hayat sürüyorlar onlara imrenmiyorum değil yani;)
Muhabbetle kal!

Neslihan dedi ki...

Tijen ne güzel yazmışsın kısa ama öz... Yine kendimi buldum yazında, sanırım hepimizin özüne dönmeye ihtiyacı var, hep düşünüyoruz bu sağlıksız hayattan nasıl sıyrılalım diye, ancak kenarından kaçabiliyoruz.
İnsanın en önemli özelliği uyum sanırım herşeyi kabullenebilmemizin sebebi bu...
Bu arada bu filmi görmeyi çok istiyordum, geçen akşam kaçırmışım çok üzüldüm.
Sevgiler

Tijen dedi ki...

Haklısın Nazlı'cığım,
Genç nesil daha bilinçli ama yine genelleme yapabilir miyiz bilmiyorum. Galiba her nesilde bilinçli olan ve olmayanlar varç
*
Şükran'cığım,
Anadolu kadınına sevgilerimizi gönderelim hep birlikte.
*
Ben de sinemalarda gösterildiğinde görememiştim Neslihan'cığım ve çok sevindim izleyebildiğime. Güzel filmdi.

bngiris dedi ki...

yazını okurken içim ısındı kısa ve öz ne güzel anlatmışsın...

Tijen dedi ki...

Bengü'cüğüm,
Ben de sitendeki gezi fotoğraflarına bayıldım. Son güzellikleri görmemişim. Karabük, İznik, Amasra... Nice gezilere.

pervin dedi ki...

sevgili tijen önceleri sizinle gezilerinize katılıp dolaşıyormuş gibi hisediyordum kendimi şimdi de blogspotunuza girdikçe kitap okuyor gibiyim kadınlar ah tabiki hepimizin içinde acı,tatlı hikayecikler vardır bazılarını paylaşırız bazılarını paylaşamayız ama ben kendimi şanslı hisediyorum çünkü iki tane genç kızım var genelde onlarla hikayelerimi paylaşırım sevgiler...

Selma Alkan dedi ki...

Tijen abla iyiki yazmissin bu yazini bazen tariflerin yani sira boyle guzel anlamli sozlerede ihtiyacimiz var..bizimle bu anlamli yaziyi paylastigin icin tesekkur ederim..sevgiler

Nilay Cinisli dedi ki...

Sevgili Tijen,
Fondaki güzel resim eşliğinde ki anlatımının içinde resmen kayboldum..Anadolu kadınının cefakarlığı ancak bu kadar güzel kelimelere dökülebilir..Her zaman ki gibi ağzına ve yüreğine sağlık..
Sevgiler

TURİZM VE EĞİTİM dedi ki...

merhaba tijen hanım,
Görüşmeyeli nasılsınız?Sizinle Antalya 'da değil de sanal ortamlarda buluşmak ne komik:))Bu arada bahsettiğiniz filim tv8' de tam da bahsettiğiniz günlerden birinde oynadı !!!!
Aslında orada ki gelinler kadar bekleyen damatlarında birer hikayesi var Farkındaysanız...Mesela ben, uduyla intihar eden kızı bekleyen damada, filimin sonunda çok üzülmüştüm.
Yeni üretkenliklerinizi heyecanla bekliyorum .
Sevgiler
(çıngıraklı-zilli- nohut)
nil

Asortik Krep dedi ki...

O filmi seyrettim ben..Ya da içinde öyle bir konu geçen bir filmdi şimdi hatırlamadığım..Avrupadan mektup yazarak gelen kadınların hikayesiydi..Yolda rehberlik yapan adam da içlerinden birine aşık oluyordu ..Çok hoş bir filmdi :)