15 Mart 2007

Dönüşüm


Yaşam bir dönüşüm. Gün be gün değişiyoruz. Bedenimiz, nefesimiz, hayata bakışımız, gülüşümüz, hayallerimiz, beklentilerimiz. Önceki yazıda Thich Nhat Hanh ustanın Huzurun Kendisi Olmak adlı kitabından bir bölüm paylaşmıştım. Bugün bir bölüm daha paylaşmak istiyorum: "Ufak bir rahatsızlık durumunda, bir kaç nefes alma ve bir gülümemeyle birlikte rahatsızlığın varlığının kabul edilmesi, rahatsızlığı affetmek, anlamak ve sevmek gibi daha olumlu bir şeye dönüştürmek için çoğunlukla yeterli olacaktır. Rahatsızlık yıkıcı bir enerjidir. Enerjiyi yıkamayız, sadece onu daha yapıcı bir enerjiye dönüştürebiliriz. Affetmek yapıcı bir enerjidir. Anlamak yapıcı bir enerjidir. Farzedelim ki bir çöldesiniz ve sadece bir bardak çamurlu suyunuz var. Çamurlu suyu içmek için berrak bir su haline dönüştürmelisiniz, onu fırlatıp atamazsınız. Böylece çamurun dibe çökmesi için bir süre beklersiniz ve berrak su ortaya çıkar. Aynı şekilde, kızgınlığı da daha yapıcı bir enerji şekline dönüştürmeliyiz, çünkü kızgınlık sizsiniz. Kızgınlık olmadan geriye hiç bir şey kalmaz. Meditasyon böyle çalışır." (sf. 48-49)


Yukarıdaki iki resim arasında ne fark var? İkisi de bezelyeden oluşuyor ancak ikincisi birincisinin dönüşmüş hali. Yılın ilk bezelyelerini yiyeli yaklaşık bir ay oluyor. Bu ikinci partiden. En basit haliyle pişirildiler, sarımsak, taze soğan ve dereotuyla. Tuzunu fazla kaçırınca o halde yiyemeyeceğimi farkettiğim bezelyeyi ufacık bir çabayla dönüştürdüm. Hiç tuz atmadığım suda biraz mini düdük makarna haşladım, süzdüm ve bezelyeyle karıştırdım. Hem çoğaldı bezelyem, hem tuzu azaldı, hem de daha renkli bir hale geldi. Galiba öfke ve kızgınlık da öyle. Ufak bir çabayla sevgiye dönüşebiliyorlar. İlk resimdeki frezyalar mis kokulu bahçe frezyaları. Diğerleri 1 liraya satılırken 1.5 lira verdiğim bu frezyalar hibrit akrabaları gibi serada değil, bahçede yetişiyor. Yeli de, yağmuru da yaşamış, daha bilge ve kendinden vermeye daha hazır olduklarını düşünüyorum. Çünkü daha güzel kokuyorlar. Şimdi de yanıbaşımda dün pazardan aldığım üç demet frezya var. Kocasını trafik kazasında kaybeden yaşlı bir teyzenin bahçesinde yetişmişler. Geçimine katkıda bulunmak üzere. Ben frezyaları alarak ona bir kaç ekmek parası sunmuş oldum. O da benim için bu frezyaları yetiştirerek (kime gideceğini bilmeden) benim ruhuma sevgi sunmuş oldu. Ne güzel bir oyun.

25 yorum:

Punto dedi ki...

Sevgili Tijen; Huzursuzluğu yaratan insanın kendisi olduğuna göre, huzursuzluğu huzura cevirecek olan da kendisi. Onun için benim felsefem de sabır,sabır,sabır.

New York Muhtari dedi ki...

Tijen'cigim donusumu ne guzel ifade etmissin. Blog dunyasina basladigimdan beri, basta kendim icin yazdiklarim, resimlediklerim bir sure sonra buraya gelen insanlara bir parca yardim edebiliyorsa, gidilecek, gorulecek yerler hakkinda fikir veriyorsa benden mutlusu yok.

Baksana blog sayesinde senin gibi pek cok kisinin dunyasina konuk oluyoruz, ister Turkiye'de, ister yurtdisinda olsun.
Her yazi ile birlikte oyle guzel seyler ogreniyoruz ki.

En kisa surede NY'ta gorusmek dilegi ile,

Sevgiler
NYM

Aybike Ceylan dedi ki...

Sevgili Tijen,
Gene masal gibi bir tarif, elinize ve dilinize saglik.
Cok uzaklardan sevgiler ve selamlar.

Tijen dedi ki...

Doğru diyorsunuz Punto Ağabey,
Galiba bugünün insanının en büyük ihtiyacı sabır. Biz artık sabretmeyi unuttuk. Mezun olmak, para kazanmak, evlenmek, evliliği sürdürmek, yaşam, yemek... Biz hiç birinde sabırlı olamıyoruz sanki?
*
Muhtar'cığım,
Çok haklısın! Bizleri buluşturduğu için bu sistemi yaratanlara teşekkürler.
*
Teşekkürler sevgili Aybike,
Sahi dediğin kadar uzak mıyız birbirimize komşu olduğumuz şu ortamda?

Hanife dedi ki...

Tijen'cigim,
Frezyalarin guzelligi tabaktakini gecmis desem, o tabaktakine ayip olacak..
Kokulari burnuma geldi sanki.. Baharin habercileri bunlar, tazecik bezelyeler..
Bir merhaba diyeyim dedim, guzel bir hafta sonu diliyorum..

Tuba dedi ki...

Insan sabretmeyi acilarla ogreniyor. Sabretmek aslinda bir kabullenis degil mi?. Cogu da caresizligin bittigi yerde sabir basliyor. Neyse, belki de ben yaniliyorum. Cok guzel bir yaziydi Tijen'cigim, yine zevkle okudum, kalemine saglik. Sevgilerle,

Adsız dedi ki...

Bizim evde de yemek kurtarma operasyonlari bol olur. :o)Sonra cok sevilir, tarifini mutlaka yaz denilir ama nasil yazilir ki? Sunu yanlis yapmistim da, soyle eksik, soyle fazla olmustu da...


www.elifsavas.com/blog

laedrim dedi ki...

Nasıl bana, ta içime ulaştı anlattıklarınız, ifade edemem. Yalnızca bir teşekkür edebilirim...

mor-cilek dedi ki...

Sevgili Tijen
son 2 yazını buyuk bir zevkle okuyorum ve en kısa surede internetten siparisini verecegim kitabin...
hayatlarimiz bir hirs bir yaris icerisine giriyor...herkes birbirinin kazandigi paraya evlerinin hangi bolgede olduguna, arabalarinin markasina bakiyor...ve bu yuzden neredeyse gercek dostlarimiz yok oluyor...bence aile icindeki mutsuzluklarin nedenlerinden biride bu elimizdekilerle mutlu olmayi unuttuk...
sevgiler

Tijen dedi ki...

Hanife'ciğim aşkolsun ayıp olur mu hiç? Ben doğadaki güzelliklerle yarışamayacağını bilen ve bunu kabullenmiş biriyim, bundan gocunmuyorum da. Öyleyse rahatlıkla söyleyebilirsin.
*
Belki de öyledir Tuba'cığım,
Daha bir dikkatli bakmak lazım belki yaşadıklarımıza. Sabır çok kolay mı? Acılara rağmen zordur sabretmek diyebilirim gibi geliyor. Belki de yaşadığın acının türü, hangi yaşta ve dönemde yaşadığın da önemlidir kim bilir?
*
Sevgili Elif,
Ben kurtarma operasyonları sırasında daha önce tahmin edemediğimiz güzellikte yiyecekler yaratabildiğimizi düşünürüm. Öyleyse neden yazılmasınlar ki?
*
Sevgili Meral,
Bazen ne düşünürüm biliyor musun, yaşadığımız yahut paylaştığımız şeyleri neden yaşayıp paylaştığımızı bilebilmek çok zor. Bazen hiç tanımadığımız biri için yaşanıyor/yapılıyor da olabilir bu. Belki de bu yazı sadece sana yazıldı?
*
Sorma sevgili Mor çilek,
Ben zaman zaman o çarkın içine girip girdaba kapıldığımı farkedip kendimi dışarı atabiliyorum çok şükür. Her zaman başarabilir mi insan? Bak bunu bilmiyorum işte.

Bir Derin Masalı dedi ki...

Her zaman ki gibi harika şeyler anlatmışsınız. Ruhunuza sağlık...

Adsız dedi ki...

Thank you for translating part of this post to me, Tijen.
I really enjoyed the love exchange between you and the farmers, in you buying their love through their greens and flowers, and you giving them love and their bread in buying what they produced.
This is the practice of deep looking that Thây mentions.
Very beautiful indeed.

And as you can see, today I am home, enjoying and answering your e-mails.

Love, Peace and Joy to you!

nilay dedi ki...

Sevgili Tijen ;
senin de anlattığın gibi herşey içimizde ,beynimizde.. Bakış açılarımızı değiştirerek hayatımızı değiştirebilmemiz mümkün aslında...çok hoş anlatmışsın arkadaşım yine :)

sevgilerimle

Adsız dedi ki...

Tijen'ciğim,
Şimdi sorsan Baharın müjdecisi bunlardan hangisi diye,hemen Frezya'lar der bir kenara çekilip onların o mis kokularını yakından koklamak isterdim..
Bezelye'lerin görünüşleri tek kelime ile mükemmeller afiyetler olsun..Marifetli ve yaratıcı olmanın halleride bir başka..
Tekrar ellerine sağlık canım..
Güzel bir hafta sonu diliyorum sana ve anneciğine..Sevgilerimle..Gül/d.tadı

Tijen dedi ki...

Sevgili Hande,
Faydalı olabiliyorsam ne mutlu bana.
*
Sevgili Nilay,
Aslında pek çok şey göründüğünden kolay ama biz insanlar çok inatçı oluyor, alışkanlıklarımıza tutunuyoruz galiba. Sağol canım!

ev perisi;) dedi ki...

Sofranızdan bereket, gönlünüzden muhabbet, evinizden huzur eksik olmasın...
Muhabbetle...

Tijen dedi ki...

My dear Marcelo,
Farmer's markets are my meditation halls at times. I always believe my senses are sharpened there and I can spend hours talking to them, tasting food, deciding what to buy... I once took two American girls to the market. They were just planning to spend few minutes there but cancelled their other plans and stayed with me the whole time. Thank you for writing a comment here.

Tijen dedi ki...

Ne güzel bir mucizesin sen Gül kadın!
Yine gül bu haftasonu, hep gül, yüzün de, kalbin de gülsün Gül'cüğüm.
*
Peri'ciğim,
O dediklerin yayılsın, dağılsın tüm evrene ve yüreklerden sevinç, huzur, heyecan eksik olmasın.

Adsız dedi ki...

canım tijen,
peyote nin sana hoş birşeyleri hatırlatması hoşuma gitti...
o boncuk tezgahı senin bahsettiğin.bende var ondan...
ama bu peyote kader mahkumlarının
yaptığı hapishane işi,sabır yani
bende sadece yapmış olmak için yaptım...boynum tutuldu zaten...
bezelyeler çok hoş...afiyet olsun.sevgiler....

Tijen dedi ki...

İyi etmişsin Ayşen'ciğim,
Bence yaparken pek çok acıya dokunmuş, tedavi olmuşsundur...

Adsız dedi ki...

"Sevgili Elif,
Ben kurtarma operasyonları sırasında daha önce tahmin edemediğimiz güzellikte yiyecekler yaratabildiğimizi düşünürüm. Öyleyse neden yazılmasınlar ki?"

Dogru diyorsun da, mesela su malzemeyi unut, bunun yerine sunlari kullan demek iyi. Ama ya et cok sert ciksin, kekin surasi bozulsun nasil diyecegiz? ;o)

www.elifsavas.com/blog

CaDı dedi ki...

Bu sitede ne vardır kısmına eklemek istediğim birşey var benim, Kalbi kocaman, sayfalarında çiçekler kadar güzel bir Zen vardır:)

Tijen dedi ki...

Sevgili Elif,
Bir şeyi söylemenin bin bir yolu vardır. Galiba önemli olan neyi nasıl sunduğumuz. Et sert çıkarsa, kek bozulursa onların yollarını göstermek ayrı, aman etiniz sert çıksın, yoksa bu tarifi hayatta yapamazsınız demek ayrı. Bence sen her şeyi en güzel şekilde ifade ediyorsun zaten.
*
Cadı'cığım,
Ben daha o dersi almadım. Yani arada ders notlarına bakıyorum ama henüz yeterince iyi öğrendiğimi söyleyemem.

kuzine dedi ki...

Merhaba Tijen;
bu gün yine mis kokan frezyaların yanısıra ne kadar huzurlu, mutlu olduğunu hissettim. Tuhaf ama bir şekilde bana da yansıyor.
Mutlu olmandan mutlu oldum,
Sevgiler.

(Bu kasede çok şık)

Tijen dedi ki...

Kuzine'ciğim,
Bugünlerde güzel mucizeler oluyor hayatımda, ben de ona yanıt vermeye çalışıyorum. (Birinci kase mi? Çok sevdiğim bir Japon kasesi. Her şey güzel görünür içinde)