02 Mayıs 2008

Organik ürüne dair/Margarin reklamları

SİZ DE BANA KATILIR MISINIZ?
Sevgili yemek blog yazarları, sizler de kendiniz ve ailenizin (özellikle de çocuklarınızın) sağlığını düşünüyor ve margarin kullanmıyor, kullanımını önermiyorsanız lütfen verdiğiniz tariflerde margarine yer vermeyin. "Bu tarif margarinle de yapılır, isterseniz margarin de kullanabilirsiniz" demek bile tariflerinizi okuyan kişileri margarin kullanımına yönlendirecektir. Ne dersiniz, siz de bana katılır mısınız?
*
Orjinaline buradan ulaşabileceğiniz bir yazının özet olarak Türkçeleştirilmiş halini bulacaksınız burada. Geçen yıl The New York Times gazetesinde yayınlanmıştı. Yazıyı hazırlayan Tara Parker, Dr. Alan Greene'in "Raising Baby Green" adlı kitabından özetle veriyor bilgileri ve özellikle çocukların daha sağlıklı yetiştirilebilmesi için önerilen "stratejik" organik ürünlerden bahsediyor. Tümüyle organik ürün tüketmeniz mümkün olmasa bile hiç değilse bu ürünlerin organik sertifikalı olmasına dikkat edin diyor Dr. Alan Greene. Nedeni ise şu satırlarda:

1. Süt: ABD Tarım Bakanlığı'nca yaptırılan bir araştırmaya göre normal pastörize sütlerin %30'unda tarım ilacı kalıntılarına rastlanmış. Seviye bazı diğer ürünlerle karşılaştırıldığında düşük gibi görünse de bazı çocukların çok fazla süt tüketiyor olması bu konuya dikkat çekmeyi gerektiriyormuş.
2. Patates: Yine Amerika'da yapılan bir çalışmaya göre pek çok kişinin sebze tüketiminin %30'unu patates oluşturuyormuş. Dr. Green organik patates tüketimine geçilmesinin bu nedenle toplam sebze tüketimi üzerinde önemli bir etkisi olacağını söylüyor. 2006'da yaptırılan bir çalışmada patateslerin %81'inde yıkandıktan ve soyulduktan sonra hala tarım ilacı kalıntılarına rastlanmış. Çevre Çalışma Grubuna göre test edilen 43 meyve ve sebze içinde en yüksek oranda pestisit içeren sebze patatesmiş. (Grubun sitesinin linkini tıklarsanız bu 43 sebze ve meyveyi göreceksiniz. Listenin tepesinde şeftali var. İlk onun diğer ürünleri sırasıyla şöyle: Elma, biber, kereviz, nektarin, çilek, kiraz, marul, üzüm, armut. Yani çoğunluğu severek tükettiğimiz meyveler. Yine de tekrar ediyorum, bunlar ABD'de yetiştirilen ürünler ve oradaki ölçümler. Bizde böyle bir liste var mı bilmiyorum, araştıracağım.)
3. Fıstık ezmesi: Tabii yine Amerika örnek veriliyor ancak yer fıstığı çiftliklerinin çoğunda sadece koruyucu tarım ilaçları değil yüksek oranda fungisit (yani mantarı engelleyici ilaçlar) kullanılıyormuş. (Tabii bizde ne kadar yer fıstığı ezmesi tüketiliyor bilmiyorum.)
4. Ketçap: Amerika'daki domates tüketiminin %75'i işlenmiş domates ürünleri şeklinde oluyormuş. (Domates suyu, domates püresi ve ketçap). Burada tarım ilacı ve hormonlardan değil, domatesin içerdiği antioksidan maddeden bahsedilmiş. Organik domatesler diğerlerine göre %75 daha fazla antioksidan içeriyormuş!
5. Elma: Çocukların muzdan sonra en çok tükettiği meyva elmaymış ve portakal suyundan sonra en popüler meyve suyu da elma suyuymuş. Yine elma da en çok ilaçlanan sebze ve meyvelerin başında geliyormuş.
Yazıda Dr. Greene'in web sitesinin adresi de verilmiş. İngilizce bilenler belki bir göz atmak isterler. Bu tabii organik ürünlerle ilgili söyleyeceklerimin tümünü kapsamıyor. Sadece okuduğumda dikkatimi çeken ve paylaşmak istediğim bilgiler. Daha da önemlisi Türkiye'de yapılan araştırmaların sonuçları değil mi? Tabii böyle çalışmalar varsa.
*
Diyetisyenler kimi meslektaşlarının margarin reklamlarına çıkıp "diyetisyenler margarin öneriyor" demesinden rahatsız olmuşlar ve Beslenme ve Diyet Portalı'nda düşüncelerini paylaşmışlar. Ben de belli bir meslek erbabından kişilerin bu tarz reklamlara çıkmasından son derece rahatsızım. Diyetisyenlerin bu çabasını da son derece saygıdeğer ve haklı buluyorum. Lütfen yukarıda linkini verdiğim siteden yazılarını okuyun. Bence margarin tüketimindeki tek sorun margarinin içerdiği trans yağlar değil. Biliyoruz ki margarin bitkisel yağlar doyurularak (yani katılaştırılarak) yapılıyor. Zaten trans yağlar da katılaştırılma sırasında ortaya çıkıyormuş. Diyetisyenler diyor ki, henüz tüm üreticiler yeni sistemi kullanmaya başlamadı, sanayi tipi margarinlerde bu yöntem kullanılmıyor, ayrıca henüz yeni sistemle üretilen margarinlere ilişkin bilimsel çalışmalar yapılmadı. Benim ekleyeceğim bir şey de şu, margarinlerin üretildiği bitkisel yağlar sağlıklı mı acaba? Yani margarinin tek karanlık yönü içerdiği trans yağlar mı? Eğer GDO'lu bitkilerden üretilmiş, ayrıca rafine edilerek besin değerlerini yitirmiş yağlar kullanılıyorsa margarin sağlıklıdır diyebilir miyiz? Ne olursa olsun, siz zeytinyağından şaşmayın arkadaşlar. Bu reklamlara da güvenmeyin. Hele de o reklamlara çıkıp meslek etiğini ayaklar altına alan kişilere hiç mi hiç güvenmeyin!

31 yorum:

Sibel dedi ki...

İyi ki paylaştın bunları Tijen ablacım, sağolasın! Margarin reklamlarını ben de inanamayarak izliyorum.. Daha neler çıkartacaklar bakalım. Ee kolay mı, koskoca bir sektör! Marketlere bakıyorum, margarin reyonu nerdeyse yoğurt reyonu kadar geniş.. ne kadar çok tüketildiği burdan belli. Üstelik fiyatları da neredeyse 50 kuruşa kadar düşüyor! Dün yine markette bir babaannenin torununa bilmem ne hamurişi margarinini bulmasını söylediğine şahit oldum. Babaannelerimizin mis gibi zeytinyağlı, tereyağlı çöreklerinin bile tarihe karıştığını düşündüm..

Ben dönem dönem fıstık ezmesine dadanıyorum, demir içerdiği için iyi geleceğini de düşünüyorum bana, ama bu bilgiden sonra ondan da çekineceğim artık (organiği yok sanırım bizde, ya da ben görmedim?)

Süt konusunda söylenecek söz yok zaten, Pınar organik ya da günlük süt tüketeceğiz, yok çaresi. Bir fikir de kendi ineklerimizi, tavuklarımızı filan edinip bi de ufak bahçe yapıp kırda yaşamak ama bakalım artık ne zaman:))

pinarbk dedi ki...

Tijen, paylaştığın için teşekkürler.Çok faydalı bilgiler bunlar. Süt konusunu ben de düşünüyorum bir süredir.Günlük sütler bile çok tatmin edici gelmiyor bana. Biz çocukken kapıya gelen temiz bir sütçü vardı.Oradan alırdık. Mis gibi olurdu.

MArgarini eve sokmamaya çalışıyorum ama çaresiz bazı şeyler için nadiren de olsa kullanmak zorunda kalıyorum. (Özlem-ela selin)(Benim blogumdan ulaşabilirsin) Almanya'da yaşıyor. Kızı 10 aylık falan. Yoğurdu yedirmesi yasak ama ekmeğe margarin sürüp veriyorlar. Aklım şaştı bunu duyunca. Yiyecekler konusunda çocuklarımızın geleceğinden endişeliyim. Organik yiyecek üretilmeye çalışılsa bile toprak ve sular da son hızla kirleniyor. Buna nasıl çare bulacağız?

Sanem dedi ki...

Şu vücudumuza aldığımız zehirlere bir bak. Hey gidi hey! Bu tip bilgilendirici yazıları okudukça -paylaştığın için sağol- gıda konusunda ne yana döneceğimi şaşırıyorum bazen. Herşeyin en doğalı makbul, doğal olan az bulunuyor, az bulunan da o kadar değerli ki...

pelince dedi ki...

Tijen bu yararlı bilgileri bir çırpıda okudum.Bende aslında margarin ve tereyağı bolca kullanan bir aileden geliyorum.Yöresel yemeklerimizin çoğu böyle yapılıyor diye girmiş kulağımıza bir kere..Ama annem uzun zamandır sıvıyağa dönüş yaptı,tabii bazı yemekler yine hariç:)
Bende önce sakın yemeyin dedikleri bir sürü gıdanın şimdi devir değişti onunda faydası varmış ,bunuda tüketin denilmesine tuhaf bakıyorum.Senelerdir aksini söylüyorlardı.
O kadar çok şey kafamızı karıştırıyorki ne zararlı ne faydalı şaşırıyoruz.

Bu bilgiler için teşekkürler,linkide birazdan tıklıyorum..

Bocuruk dedi ki...

Tijen'ciğim,
Takdirle izliyorum tüm yazılarını. Sağolasın. Ne yiyeceğimizi şaşırmış durumdayız. Büyük kızım bol süt içerek büyüdü hala da içmeye devam ediyor. Daha çok günlük süt alıyorum ama yazdıklarınızdan anladığım bunların da güvenli olmadığı:( Margarini ise eve sokmamaya çalışıyorum ben de. Yemeklerde kesinlikle kullanmıyorum ama bazen hamurişlerinde kullanma gereği duyuyorum. Ama çok nadir. Onu da son zamanlarda tereyağ olarak değiştirdim zaten.
Sevgilerimle...
Sevg

munevver dedi ki...

Benim için nasıl bir hayal kırıklığı Tijen. Margarin reklamındaki hanım ablamın da hocasıydı ve ondan öğrendiğimize göre yenilmemesi gereken gıdaların başında margarin geliyordu. Şimdi koskoca profesörün verdiği bilgilere nasıl güveneceğiz? O kadar şaşırdım ki reklamda görünce. Ben yine de margarini tercih etmiyorum,ne derlerse desinler.

Sevgiyle, Nane Limon

Tijen dedi ki...

Böyle listelere bakıp da paniğe kapılalım demiyorum ancak daha dikkatli olmakta, en azından ne tükettiğimizi bilmekte fayda var.
(Münevver'ciğim ben kaçırdım o reklamları, kimdi o prof bilmiyorum. Anlamadığım, para iyi güzel de sonradan insanlar arkamdan ne der diye de mi düşünmüyorlar acaba?)

Adsız dedi ki...

YOk yok kesinlikle güvenmiyorum bu reklamlara. YOk kalp sağlığını koruyormuş da peh! Yalan! Dediğin gibi, en güzeli mis gibi zeytinyağı.Sevgiler.

yaban dedi ki...

well benim de cok severek takip ettigim bir haber blogu, bu yaziyi okumustum, ama dedigin gibi TR'ye uyarlamak mumkun olmuyor cogu kez.. organik elma ve sut bulamazsak tuketmeyecek miyiz yani diye dusunuyor insan.. ama bulabildigimiz surece organigini tercih etmeliyiz. cunku deva degil dert olabilir gunumuz yiyecekleri..
margarin ise asla, asla evime giremez..
transyağlar tereyağından bile daha katil ruhlu,
sağlıksız diye tereyağı kullanmayı bıraktık ama tereyağı margarine kıyasla o kadar masum ki..
halk sağlığını hiçe sayıp ünvanından para kazananları da allaha havale ediyorum.

munevver dedi ki...

Tijen, hani, mercimek stokları dağ gibi olmuştu da tüketimi arttırmak için TRT' de program yapıyordu bir hoca. İşte o.

Ferhanca dedi ki...

Tijen cok guzel bilgiler vermissin cok teskkur ederiz.
simdi su 43 sebze ve meyveyi merak ettim bir inceleyim onlari.
Aslina bakarsan ne yiyeceigimizi sasirdik.
Samsunda sebze alirken herkes soruyor Baframi Carsambami diye cunku, carsambada Azot fabrikasi var o yetmiyormus gibi birde mobil santarl koydular(koyluler ve SAM_SEV cok ugrasiyor bu konuda ama bakalim ne olucak.
En son duygun kadariyla carsamba tarafi daki zehir topragin 15 cm altina kadar inmis artik yerli havuc bile alamicaz ki ispanak, marul gibi yesillikler cokda guzel oluyorlar.
Bafrayi tercih eder olduk.
Turkiydede arastirma yapiyordur fakat boyle net sonuclar cikmiyor nedense.daha dogrusu kimse ayranim eksi demiyor.
Reklamalara gelince esime gore o cikanlar meslek ettigine ters isler yapiyorlar diyor ilk bastan beri karsi olmautu ama isin ucunda para var. Bu tip islere mselek odalari bakmali ornegin tabibler odasi ilgilenmeli.
sevgiler.

Tijen dedi ki...

Münevver'ciğim,
İnanamıyorum! Allah akıl fikir versin diyeceğim. O da böyle bir şeyi kabul ederse artık kimler neler kabul edebilir düşünebiliyorum!
*
Ferhan'cığım,
İnanılmaz şeyler yaşıyoruz ki burası Türkiye, hala inanılmaz temiz topraklarımız var, ama onlar ücra yerlerde. Ya işlenmez sayılan dağlık yerler, ya da arazi sahiplerinin tarım ilacı, ithal tohum alacak parası yok! Mesela Kars'ta hala çok temiz topraklar var ve şu anda 180 kadar aile organik sertifikalı olarak yerel bir buğday türünü üretiyorlar. Bu tür çabalar arttıkça yine ümidimiz olabilir sanki.
*
Haklısın Yaban!
Bence de tereyağı çok daha masum. Doğrudan süt kremasından yapılıyor, bir sürü kimyasal işlemden geçmiyor!

NiNo dedi ki...

yazini okudum
linkleri inceledim :(
nereye gidiyoruz Ya RABBIM
demekten kendimi alamadim
anneannem 83 yasinda yaslilik disinda hicbir rahatsizligi yok MAASALLAH
biz bu yediklerimizle o kadar yasayabilecekmiyiz acaba degilki bunca hastalikta pencesine almak icin kol gezerken :((

Tijen dedi ki...

Nino hatun,
Biz anneannelerimiz kadar şanslı değiliz ne yazık ki. Onlar gerçek yiyeceklerle büyüdüler. Ancak bir gerçek daha var ki insan ortama uyum sağlayabilen bir canlı.
Biz de deviniyoruz muhtemelen. Elbette tamamen kaçmak mümkün değil çevresel etkilerden ve kötü gıdalardan ama ne kadar sağlıklı beslenir, ruh ve zihnimizi de ne kadar iyi besler, ne kadar çok hareket edersek o kadar sağlıklı kalırız. Bu benim inancım tabii!

Adsız dedi ki...

verdiğiniz bilgiler için teşekkürler. Esk,lerle kendimizi hiç karıştırmayalım. onların herşeyleri temiz katışıksızmış. bizlerse ne yediğimizi ne yiyeceğimizi bilemiyoruz. Açık süt alsan bir dert pastörize alsan bir dert. yiyecekleri dondursan saklasan bir dert konserve yapsan bir dert. Biz hadi büyüdük bizden geçti diyelim ya çocuklarımız. onlara her berbat edip bırakıyoruz. allah yardımcıları olsun. www.guzelevim.blogspot.com

hindiba dedi ki...

Sütle ilgili yazılanları "bebeklere mümkün olduğunca uzun süre anne sütü vermek için bir sebep daha" diye okudum. Patatesle ilgili durum biraz düşündürdü beni. Yıkanıp soyulduktan sonra hala tarım ilacına rastlanması... Dünyanın bu tarafında da durumun farklı olduğunu sanmıyorum. Sirkeli suda bekletmek ne derece işe yarıyor acaba? Araştıracağım bu konuyu. Teşekkürler...

Tijen dedi ki...

Sevgili Evren,
Haklısın, en güzeli anne sütü ancak yıllar önce Amerika'da yapılan bir araştırmada, özellikle tarımda DDT'nin çok kullanıldığı bir bölgede anne sütünde de yüksek oranda DDT'ye rastlandığını okumuştum. Yani anne sütü de %100 güvenilir değil artık!
*
Doğru Gülten,
En çok da çocuklara üzülüyoruz ama onlar da dünyanın bu düzenine bir şekilde uyum sağlayacaklardır.

Zeynep dedi ki...

Tijen o reklamı ilk gördüğümde afalladım,ne diyor bu vatandaşlar dedim.Şaka gibi geldi.Acaba içleri rahat ve huzurlu mudur?
Sevgilerimle

Feyza Fidan dedi ki...

Neticede eski nesillerin nasıl uzun ömürlü olduğu bu yazının anafikri bence Tijenim..Tamamen ilaçsız ham gübreyle yetişmiş otları yem olarak yiyen hayvanlardan, en hasından süt, yoğurt, peynir, yağ yapıp yemiş nenelerimiz dedelerimiz..Mis gibi oksijeni bol havayıda soludularmı işin sırrına ermişler... Rahmetli dedem 100 yaşında vefat etmişti hemde kalvaltılarında bir lokma ekmeğe bir parmak tereyağı bal sürüp yiyerek yaşamıştı onca yıl...

Vicdansızlık artık tüm sektörleri kaplayan en büyük sektör olmuş haberimiz yok..Öyleki dediğin gibi ne mesleki etik kalmış ne mesleki yemin ( doktorlar ve dişçilerde çıkıp şudur budur bu markayı alın diyolarya..)
Hepsini Allah'a havale ediyorum huzurlarınızda..

Sevgiler...

Tijen dedi ki...

Sevgili Zeynep,
Ben de söyleyecek bir şey bulamıyorum inan!
*
Feyza'cığım,
Keşke büyüklerimiz kadar şanslı olsaydık ama artık şansımızı kendimiz yaratmak zorundayız galiba.

banu kırmızıgül dedi ki...

tijen bu konuyu açtığın için çok tesekkur ederim. inan bende hayret ettim çok komik insanların gözune bakarak dalga geciyorlar.

ayçobanı dedi ki...

Alman ailelerin margarin tüketimlerini görsen cok üzülürsün. Bu kadar bilincsiz olabileceklerine inanamiyorum cogu zaman. Güzel bir kac kaynaktan Almanca bilgilere ulasip, en azindan esimin ailesinin cevresindekilere okumalari icin dagitmak istiyorum.

Tijen dedi ki...

Eh belki de dalga geçiyorlardır Banu'cuğum, kimbilir?
*
Ayların çobanı hatun,
Bu konuda elle tutulur bilgilere ulaşırsan bizimle de paylaş lütfen.

Betül İnce dedi ki...

Bu yazıyı okuduğumda lafı ağzımdan almışsın diyecektim Tijen'ciğim, tam üstüne bir mail geldi ben de onu yayımladım.

Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Konuyu actiginiz icin ne kadar tesekkur etsem azdir. Beni de cok huzursuz ediyor margarin kandirmacasi. Hazir corba reklamlarinda da hicbir katki maddesi yoktur diye yalan soyluyorlar goz gore gore. Cevremde universite mezunu insanlar kucucuk cocuklarina "sifir seker" kola icirmekte bir sakinca gormuyor. Reklamlar malesef cok etkili.
sevgiyle,
damla

Mutfak Havlusu dedi ki...

katılırım evet
her ne kadar çok sık olmasada arada margarin kullansakta.

annem tereyağ kullanmaktan yana ve genelde o tereyağ kullanmaya özen gösteriyor bazen kaçamak yapıyoruz.

ama senin söylediklerini okumadan birkaç gün önce taraf'ta bir yazı vardı bununla ilgili ve bu uzmanların söyledikleriyle ters düştüklerini belirtiyorlardı haklı olarak.
sende güzel noktadan girmişsin insana inandırıcılığı yitirtiyor bu haller.

girişe yazdığına katılıyorum umarım dahada dikkatli olabiliriz

birde son olarak eklemek istediğim birşey var her margarin kullandığımda çok yakın bir arkadaşımın bana verdiği örnek gelir aklıma..
bu arkadaşım ve annesi herşeyi ellerinden geldikçe sıvıyağ yada bazen aşırıya kaçmadan tereyağla yapıyorlar ve margarin içni verdiği örnek aynen şuydu.
margarin deney için açık havaya konulmuş ve her türlü yiyeceğe sinek konarken margarina konmamış çünkü uzmalara göre onun hammedderlerinden biride plastikmiş!

Tijen dedi ki...

Zeynep'ciğim,
Teşekkürler paylaştığın duygular için ama yorumunun son cümleleri (sana da yazdığım gibi) bence abartılı şeyler. Bir dönem hepimizin posta kutusuna gelen ve bence "kent efsanesi" olan ve kafaları gereksiz yere karıştıran bir e-posta. Margarinsever olmasam da bu tür şeyleri çok inandırıcı bulmuyorum.
*
Sağol Betül'cüğüm!

sofi dedi ki...

Sevgili Tijen, reklamı gördüğümde tüylerim diken diken oldu, artık ne yiyeceğimizi bilemez oldum, tarım ürünlerinde bizim tohumlarımızın yok edilişi çok acı ve yemeden yaşayamıyacağımıza göre toplumu katletmenin en kolay yolu diye düşünüyorum.

Adsız dedi ki...

Piyasada normal gıda bulabilmek gerçekten çok zor.

Betül KAVAL dedi ki...

artık kime güveneceğimizi şaşırmış vaziyetteyim. Biz eski nesiller kadar şanslı değildik ama yinede kıyısından köşesinden bazı şeyleri yakalık diye düşünüyorum. ya çocuklarımız önlerinde kocaman yıllar var onları nasıl koruycaz...

sevgiler

Betül KAVAL dedi ki...

çok haklısın tijen ben çok endişeliyim bu konuda özellikle tedbirler konusunda çok yavaş davranılıyor üzülüyorum açıkçası. Yetkilileri anlamakta güçlük çekiyorum onlar bizim gördüklerimizi göremiyorlarmı sanki, görüyorlar ama herkes kendi çıkarının peşinde. Dediğin gibi yaşayıp görücez...

sevgiler