*
Broşürler, tadımlıklar, fotoğraflar, anılar.
Bir Metro-Gastro buluşması daha geçti. Bu yıl ikincisi düzenlendi ya önceki yıla göre iki kat büyük bir alanda ve daha fazla katılımcıyla.
Vaktiniz varsa mutlaka gidin isterim demiştim, bilmiyorum duyuru üzerine kalkıp giden oldu mu ama Zuhal'ciğim giderek harika bir iş yapmış ve benim ekleyemeyeceğim kadar çok fotoğrafla pek güzel anlatmış. Ziyaret edip fotoğrafları görün, anlatacaklarını dinleyin isterim.

Benim için Metro-Gastro buluşması'nın ayrı bir önemi var. Bir kere Metro-Gastro dergisinin yazarıyım ve Nilhan'la çalışmayı çok seviyorum. Her zaman sağduyulu, çalışkan, yaratıcı ve üretken bir yayın yönetmeni Nilhan. Dergiyi çok seviyorum. Her sayıda çok değerli araştırmacıların her biri birbirinden değerli yazıları yer alıyor. Nilhan Aras her sayıda başka bir ilimize gidip o yörenin mutfak kültürüne dair pek çok değerli bilgi aktarıyor, harika fotoğraflar eşliğinde. Yöre insanıyla konuşuyor, onların tariflerini derliyor, mutfakla ilgili malzemelerle ilgileniyor ve özel bazı yiyeceklerin yapım aşamalarını gösterir fotoğraflara da yer veriyor. Bunu da çok önemsiyorum. Son sayıda da Sivas mutfağını inceliyor ve iki kere gittiğim halde duymadığım, görmediğim, tatmadığım bazı yiyeceklere de yer veriyor.

Hoş benim Sivas'ta iki harika dostum var. Müjgan Üçer ve Fatma Pekşen. Her iki gidişimde de Pekşen ailesine konuk oldum. Pekşenler aslen Divriğili. Fatma'cığım etyemez arkadaşına Divriği'nin etsiz güzel lezzetlerinden tattırdı, Müjgan Hanım da çaya konuk ettiği sefer sırf benim için madımaklı börek ve Sivas lezzetlerini tattırabilmek için peskütan çorbası ve Sivas'ın meşhur tatlısı hurma'yı yaptı. Son gidişimde Fatma'cığımın akrabalarına konuk olduk ve Divriği'nin önemli konuk ikramlarından, buluşma vesilelerinden (yukarıdaki fotoğraf) 'iç'i tadabildim. Anlayacağınız Sivas benim için dostlarla özel bir yer. Bu yüzden de çok etkileyiciydi Sivas'a dair kapsamlı bir yazı görmek. Sivas mutfağı çok zengin. Sevgili Müjgan Üçer'in çok kapsamlı ve yıllar alan araştırma kitabı Anamın Aşı, Tandırın Başı (Kitabevi Yayınları, 2006) bunun en güzel örneği. Sizden ne çok şey öğrendik Müjgan Hanım, elleriniz dert görmesin.
Metro-Gastro buluşması 18-20 Ocak günlerinde idi. Çok kısa bir süre önce yine Metro'nun düzenlediği bir basın gezisine katıldığım için oradan tanıdığım güzel insanları görmek sevindirdi. Yazı İşleri Müdürü Ayla Ceylan mesela. Onu hep gözlüklerinin ardından kibarca gülümseyen ve her daim sakin kalabilirmiş gibi hoş duruşuyla hatırlayacağımı biliyorum. Geçen yıl tanıştığımız Satınalma Müdürü Birol Bey'le yeniden karşılaştım ve Metro'nun sebze-meyve reyonlarıyla ilgili bilgiler alabildim ondan. Bodrum mandalinası tattım sonra.

Hala mevsimi dışında yemeye bayılmasam da, hakikaten çok lezzetli hibrit domatesler tattım. Şaşırtıcıydı doğrusu! Fuar alanında onlarca çeşit domates tattırıyorlardı. Bir kaç tanesini tattıktan sonra yine de Bodrum mandalinalarını seçtim. Veritas'ın ithal ettiği meyveler de vardı Metro standında. Onlardan birini tattım. İri bir Malta eriği (yenidünya) görünümündeki granadilla'ya bayıldım! Geçtiğimiz yıl da yine aynı fuarda Veritas'ın getirdiği başka ithal meyveleri tatmış, sonbahardaki New York ziyaretimde buna yenilerini eklemiştim.

Erüst Tarım'a 'Ege otları' yetiştirtmişler. Ebegümeci, şevketi bostan, arapsaçı, radika, turpotu, labada. Her mevsim bulunacakmış Metro'da bu otlar. Sebzelerden sonra mantarlara geldi sıra. Resimde gördüğünüz istiridye mantarlarını oracıkta koparıp yiyebilirdim. Bir başka standda soya filizi ve yonca filizi yapımını gördük. Oracıkta yapmıyorlardı da plastik sandıklar içinde, üzeri çuvalla örtülmüş, yeterince uzamış soya ve yonca filizleriyle karşılaşmak pek sevindiriciydi. Bilirsiniz, kaç yıldır filizlendirilmiş besinlerin ne değerli yiyecekler olduğunu söyler dururum. Yonca filizini bazen ben de evde yapıyorum ya Türkiye'de hazır olarak satıldığını görmemiştim. Onlar da Yeşim Gıda tarafından üretiliyormuş.

Sonra dolaşmaya devam ettik sevgili Muzi ile. Balık standları, et standları, süt ürünleri, ithal ürünler derken üst kata çıktık. Orada sevgili dostlarım vardı, gördüğüme çok sevindiğim markalar vardı. Güzel insanlarla tanıştım. Yukarıdaki fotoğraftaki leziz salatalar Dimyat Gold markalı bakiyat firmasının ürünleriyle yapıldı. Yirmi civarında ürün var listelerinde, birbirinden ilginç. Pirinç türleri arasında yabani pirinç var mesela. Türkiye'de yabani pirinç aklına gelir miydi insanın? Basmati ve kepekli dedikleri kabuklu (ya da tam diyelim) pirinç de var ama bombay fasulyesi, börülce, maş fasulyesi ve firik de var. Sonra Doğalsan. Yıllar önce ilk Ankara'da keşfettiğim bir firma. Neredeyse on yıldır sektördelermiş. Ürün çeşitliliğini artırmışlar. Kuru bezelye var mesela. Aa bizim Antalya pazarlarında bazen bulunuyor dediğimde çok şaşırdı Ufuk Ilgaz. Türkiye'de hiç görmemişler. Oysa İzmir Kemeraltı'nda, Değirmen'de de bulunur. Değirmen'de her şey bulunur zaten. Tam bir yemeksever cennetidir bu ufacık zahireci.
(Şimdilik burada kesmek durumundayım. Akşama devamını yazacağım.)