30 Haziran 2008

Yerinden yurdundan edilmek

Bu kurabiyeleri iki yıl önce yapmıştım. Yine bu zamanlar olmalı, kayısılı olduğuna göre. Kayısı en sevdiğim meyve değildir ya iki tane kayısı ağacımız var. Sağolsunlar, dikmişler vakti zamanında, büyümüş. Biri kışın devrilmiş. Onu daha çok seviyordum ya geçen yıl altındaki domateslere, biberlere daha çok güneş gelsin diye budatmak istediydim. Ben uçlardan kesilir diye düşünürken ana dallardan birini kesivermişti bahçıvan. Kolu kesilmiş gibi geldiydi, içim titredi. İşte o ağaç devrilen. Dengesi bozuldu zahir. Kökü sağlam değil deseler de. Basit bir kurabiye aslında, ne koyduydum ki harcına, un, yoğurt, karbonat, şeker, biraz da yağ koymuş olmalıyım. Açıp ortalarına yarımşar kayısı yerleştirip kenarlarını kapatmış, fırınlamıştım. Bugünlerde yine kayısılı bir şeyler yapma telaşına düşünce aklıma geliverdi. Yapmadım gerçi. Onun yerine kuruttuk, annem marmelat yaptı eşe dosta armağan etmeye. Bolca da konu komşuya dağıttık. Kurabiyeler iyi güzel hoş da, bugünlerde ben hep kolu kırılan insanları düşünüyorum. Yerinden yurdundan edilen, göçe zorlanan insanları. Yunanistan'dan Türkiye'ye, Türkiye'den Yunanistan'a, Bulgaristan'dan Türkiye'ye, Türkiye'den Ermenistan'a, Amerika'ya, Kazan'dan, Kafkaslar'dan Türkiye'ye... Belki Esther Heboyan'ın İstanbul Yolcuları düşündürdü bunu bana, belki İlhan Eksen'in İstanbul Sende Kalsın'ı, belki Boğos Piranyan'ın Aşçının Kitabı yahut bugünlerde yazıştığım bir arkadaşımın ailesinin mecbur bırakıldığı göçe dair söyledikleri. Ağacıma baktım bir kez daha. Kolu kesildiği için yaşama katlanamadığını, yıkılmayı seçtiğini düşündüm. İçim bir kat daha acıdı.

20 yorum:

berrin acilmis dedi ki...

fotoğraf yine çok güzel ve yazın düşündürücü - kurabiyeler eminim çokda lezzetlidirler...

Zeynep dedi ki...

Kayısılı kurabiyelerin çok güzel görünüyor Tijen.Ben de bu aralar kayısı reçeli yapmak istiyorum aslında.Güzel olur diye düşünüyorum.
Dalları kesilen ağaçlar sahiden de kolu kesilmiş gibi oluyor.Bizim de ağaçlarımız var bahçemizde.Onlara bakınca içim açılıyor.
Göçe zorlanan insanlar...Bu yıllardır olagelen bir şey.Komşularımız vardı Bulgaristan'göç edip gelmiş.Sonra Doğu Anadolu'dan göç etmiş insanlar.Onların yaşadıkları sahiden üzücü.
Tijen Boğos Piranyan'ın hayat hikayesi beni çok etkiledi,çok üzücüydü.
Sevgilerimle

Adsız dedi ki...

Belli ki bahçıvan budama işinin ucunu kaçırınca ağaç göç etmesi gerektiğine karar vermiş. İnsanlar da öyle değil mi...Yerinden yurdundan olunca ruhları derin yaralar almıyor mu? Kimi baş edebiliyor kimi de pes ediyor...Üzücüymüş kayısının hikayesi.Kurabiyeler güzel ama...Yağtığım marmelatlılara benzettim ilk görüşte :)Kitap tavsiyelerine ise ayrıca teşekkürler...

Bir Dilim Düş dedi ki...

Yazın yine sürükledi beni uzaklara hem de bayağı uzaklara. Kurabiyeler nefis ellerine sağlık.

Sevgiler,
Evren

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

sevgili tijen hn.
insanların-mecbur-kaldıkları her şey zor,ama ait olduğu yerden kopartılmaları işte bu çok can acıtıcı :((
doğanın göçüne gülümserken, olumlu bakarken,insanların yerinden oynatılması da doğaya aykırı değilmi.ait olamamak her anlamda ızdırap verici..

VE BU ARADA :
gülün asaletiyle, kurabiyenin zerafeti arasında sıkışıp kaldım :)
ENFES BİR SUNUMM. ELİNİZE SAĞLIK. SVGLR NuNu

Cafe Gusto dedi ki...

Tijenciğim insanın yaşadığı ve sevdiği yerlerden başka bir yere taşınması bile çok güç ki bunu en iyi bilenlerdenim.Bir de bu zorla yapılırsa daha da korkunç olur sanırım.
Kayısıya gelince sanırım en sevdiğim meyve.Yaşını,kurusunu,marmelatını,
reçelini herşeyini çok severim.Bu yıl henüz yapmadım ama kışa hazırlık yapmam gerek.Ben her sene reçel yaparım ama evde yiyen yok.Sadece kahvaltıya misafir ağırlamaya çok güzel oluyor.Tabiiiii alışamadığın şehirde misafirin olursa...
sevgiler...

zarpandit dedi ki...

kayısı marmelatı konuyor genelde ama kayısıyla daha güzel şık lezzetli olur bu fikir daha iyi tijen ablacım:)
okul için mecburen sakarya gittiğimde istanbulu arkamda bıraktıgım an gözyaşlarımı tutamıyorum orada benim yurdum benim ülkem ama yok yaşadıgın yeerden uzaklaşmak ecburen dahada fena! cok kotu bir hismiş..
ne okul ne başkası galiba istanbula duydugum aşk herkesin kendi memeleketine duydugu aşk gibi..

allah kimseyi yerinden yurdundan ayırmasın :)

Hülya dedi ki...

Babannem Selanik'ten gelmiş,annemin dedeleri ise Kafkasya'dan(çerkez)...

Bazen bırakıp uzaklara çok uzaklara gitmeyi dilerken beni fena düşündürdün Tijen'ciğim.

Kayısılara gelince, ben buralarda satın alınan kayısı asla yiyemiyorum.(Kayısı diyarının kızı olarak )
Tıpkı dut gibi,ya dalından yerim ya hiç...
Diğer kayısı ağacınıza iyi bakın...
Sevgiler

Betül İnce dedi ki...

Burhaniye'deki bahçenin ağacıdır diye düşündüm, yazık gerçekten üzüldüm. Bir canlı, saldığı kökleri kendi isteğiyle değilde zorlamayla sökülünce her yanı acıyordur herhalde.

Sevgilerimle Tijen'ciğim.

Damak Tadı dedi ki...

İnsanlar yaprak misali değilmidir Tijen'ciğim??Hüzün ve mutlulukları barındıran yolculuk diye düşünürüm göç'ü ben..Zoraki göçleri düşünmek bile acı veriyor..

Anneciğinin ve senin ellerine sağlık canım..Kurabiyeler çok nefis görünüyorlar..

Kocaman sevgilerle..Anneciğe hürmetler..

Tijen dedi ki...

Ah Gül'cüğüm,
Öyle gerçekten. Yaprak gibi, tül gibi uçuşup duruyoruz bu semalarda...
*
Öyle Betül'cüğüm,
Bahçıvan görünce kaldırıp koltuk değneği vermiş, garibim o halde 3-5 kayısı verdi yine de. Belki seneye daha iyi olur, yeşili güzel çünkü.
*
Hülya'cığım,
Gitmek de zor, kalmak da bu zamanda. Neye karar verirseniz hakkınızda hayırlısı olsun.
*
Ayırmasın gerçekten fıstık Gökçe!
*
Serpil'ciğim,
Bol kayısılı bir yaz diliyorum sana.
*
Teşekkürler Nunu!
Daha güzel olabilirdi fotoğraf ama iki yıl önce çekilmiş, eh biraz yol aldık o zamandan beri.
*
Evren'ciğim,
Dön dön o uzaklardan ve gülümse, hala yaşadığımız için.
*
Rica ederim Hande'ciğim!
*
Zeynep'ciğim,
Kayısı güzelse eminim reçeli de güzel olur.
*
Teşekkürler sevgili Berrin...

zero dedi ki...

Tijen şu yazını okudum ya, ne diyim, bu yaz olmasini diledigim bulusmamiz icin biraz daha heveslendim, bir an evvel gelebilmiyi diledim. O koparılma hikayeleri, zorla bırakıp gitmeler, geriye tıpkı Boğos Piranyan'da oldugu gibi belki sadece bir kaç kağit yığını kalması... Seninle belli ki paylaşacak, konuşacak, dertleşecek, kimi zaman gülüp eğlenecek öyle çok şey var ki...

Kevork Kirkoryan'ın Kev'gir Öyküler kitabından bir kısa öyküyü sayfamda paylaşmak isterken yazını okumak beni öylesine alıp başka diyarlara götürdü ki... Takuhi Tovmasyan'ın söylediği gibi yerinden yurdundan hatta hayatlarından ettirilmiş insanlar için helva kavurmak geliyor bu günlerde benim içimden de... Hayatın atar damarlarından biri mutfak... Onları anmanın en iyi yolu belki de oradan geçiyordur, kim bilir...

Tijen dedi ki...

Önce seni buralara almamız lazım Zero, gerisi kolay.
Tüm göç hikayeleri içimi acıtır. Bazen düşünürüm, benim genlerimde de olmalı böyle bir göç acısı, döktüğüm gözyaşları kulağıma hep bunu fısıldar.

zengile dedi ki...

merhabalar:ya ben bu işi bir türlü çözemedim Koskoca bir okyanusun esamesi okunmazken üzerindeki bir tekne? Bu işler dünyanın her yerinde böylemidir yoksa bize hasmıdır; Fikir sahibi arkadaşlar açıklasada bilgilensek diyorum.Tekneyi yüzdürelim ama okyanusu da unutmayalım

Damak Tadı dedi ki...

Tijen'ciğim,Regaib kandiliniz mübarek olsun.


Anneciğin ellerinden öpüyorum..


En güzel sevgiler sizlerle olsun..

zarpandit dedi ki...

hayırlı kandiller..(regaib)
bu kandili anlayıp yasamak dualarla gecirmek nasip etsin rabbim inşallah:)

daimamutfak dedi ki...

Tijen'ciğim benimde kaysı ağacım var.Geçen sene reçel yaptıktan sona arta kalanları kurutayım dedim.Tamda izne çekeceğım gündü.Birazını yanımıza aldık diğerlerini alalacele bölüp altlarına kalın peçeteler koyarak tepsilere dizdim ve tatile çıktım.Geldiğimde çok kötü olmuşlardı.Keşke önce biraz fırınlasaydım diye düşündüm ama kımsum evde olmasına rağmen kaysılarını küflendirdiğinde bahsetti.
Yazında annem kuruttu diyorsun.
Bunun püf noktasını söylersen çok sevinirim..sevgiler.

Bizim Evin Mutfağı-Aysel dedi ki...

Kurabiyeler çok göz alıcı... Ağacın durumu üzücü... Yerinden yurdundan olan insanların hali düşündürücü...

Bizim genlerimizde de var göçmenlik dedelerimizden...

Sevgiyle...

Mutfak Havlusu dedi ki...

özümüz topraktır,toprağından ayrılan çiçek başak yerde aynı şekilde hayat bulamaz.
insan da o toprakta yetişen çiçek-bitki gibidir yerini yagırdar ve bir hada aynı verimliliği alamassın..

her daim dibi budanan bir türlü kendi haline bırakılmayan çınar ağacı gibi köklü olan ülkemin bir sürü kolu var ama işte uğraşanlar,budamak altında gövdesinden kolları ayıranlar olmasa daha güzel daha umutlu daha iyi bir ülkenin sahipçileri olabiliriz.

Adsız dedi ki...

mubadele kitaplarinda bir de muglali bir mimar olan ertugrul aladag in kitaplarina bakmanizi tavsiye ederim... Ben cok keyifle okumustum... sevgiler... tan_er