10 Ağustos 2007

Cunda'nın nefesi

Eklenti. Artun Ünsal'ı zaten biliyorsunuz. Eminim bir çoğunuz hocanın ekmek, zeytinyağı ve peynir kitaplarından en az birine sahipsinizdir. Bu sefer sıra Türkiye'nin yoğurtlarına geldi. Artun hoca ülkeyi adım adım gezmiş, yoğurtlarımıza dair bilgiler toplamış. Ben de kitapla ilgili Radikal kitap ekine bir tanıtım yazısı hazırladım. Bugün (10 Ağustos 2007 Cuma) yayımlandı yazı ya buradaki gazetecilerde kitap eki bulamayınca, mecbur internete düştü yolum. Yazının başında daha önce Türk Mutfak Kültürü Üzerine Araştırmalar dizisinin 2005 yılı cildinde yayımlanmış Refik Halid Karay yazımda yer alan, yazarın Makiyajlı Kadın adlı romanından alınmış bazı cümleler var. Öyle güzel anlatıyor ki İstanbul'a baharın gelişini Refik Halid usta, sözcüklerin, cümlelerin büyüsünde kaybolmamak imkansız. Yazıyı okumak isterseniz burayı tıklayın.

Daha söyleyeceklerim var demiştim.
Evet var.
Ama bir dakika.
Önce incir yemeliyim.
Bu sabah kopmuş dalından.
Tatlı bir oğlan çocuğundan aldım.
Kaça dedim.
İki lira abla dedi.
Bir kilo tarttırdım.
Sevinçle eve taşıdım.
*
Anlatacaklarımdan biri buydu.
Resimde gördüğünüz mekan.
Gazetelerde görmüşsünüzdür belki.
Rahmetli Necdet Kent'in bir düşü varmış.
Adına bir kitaplık.
Tüm kitaplarını bağışlayacağı.
Vefatından sonra, dostu Rahmi Koç bu dileği yerine getirmek istemiş. Necdet beyin oğlu Muhtar Kent de Rahmi beye kitaplar için bir yer bulamadık deyince (hikayenin detaylarını bilmiyorum) Rahmi bey Cunda'nın tepesinde, muhteşem manzaralı bir eski kiliseyi kiralamış, onartmış. Yanında da bir rüzgar değirmeni. O da onarılmış. Sadece Necdet beyin kitapları değil, Yapı Kredi Yayıncılık'ın tüm kitapları da eklenmiş ve kocaman bir kütüphaneye dönüşmüş bu kilise. Öyle güzel ki. Bir baktım Her Güne Bir Yemek de var orada. İster misiniz dedim, imzalayayım. Ben yazarıyım. Şaşkın gözlerle baktı kitaplık sorumlusu Yasemin hanım. İnansam mı inanmasam mı bakışıyla. İsterseniz kimliğimi göstereyim dedim. Çok seviniriz imzalarsanız dedi. Yani şimdi Cunda'da, Cunda'nın tepesinde, Cunda'nın nefesi bir güzel kitaplıkta imzalı bir Her Güne Bir Yemek var. Yolunuz düşerse o güzelim sokaklardan tırmanın tepeye ve kitaplığı gezin. Soluklanın, manzarayı seyredin. Derin nefesler alın. Yaşadığınıza şükredin.

9 yorum:

Bir Derin Masalı dedi ki...

Ne kadar harika ve orjinal bir fikir. Hayal gibi, rüya gibi bir kitaplık bu. Çok merak ettim. Ayvalığa gidince mutlaka görücem. Akçay da dayımlar oturuyor. Bİr ara kaçmayı düşünüyorum fırsat bulursam. Kitabınızı orada görmek hoş bir duygu olsa gerek. Öpüyorum.

Not: Bu arada buralarda hala incire rastlamadım :(

Fast food kültürüne inat tabakta lezzetler... dedi ki...

Bir gün yolum oralara düşerse mutlaka uğrarım. Ayrıca link için çok teşekkür ediyorum.
Canım hayırlı kandiller diliyorum.
Sevgilerle…

Tijen dedi ki...

Hakikaten öyle Hande'ciğim! Öyle mutlu oldum ki o mekanı gördüğümde, paylaşmadan edemedim.
*
Sevgili Perihan,
Rica ederim. Her şey gönlünce olsun.

Selen dedi ki...

Tijenciğim,
Yoğurt aşık olduğum bir tattır. Bu kitabı duyurduğun için çok teşekkürler. En kısa zamanda edineceğim. Sevgiler

Berceste dedi ki...

Harika birşey bu Tijen! Daha da harikası senin gibi mütevazi bir yazara ev sahipliği etmiş olması.

Ne düşünürüm bilir misin? En büyük eksiğimiz, yemeklerimizin tarihçesine dair araştırma yapılmamış olması. Eğer böyle bir araştırma yapılmış olsa idi, kökenleri bilinse idi, bugün Yunanlı'larla baklava, dolma vs... kavgası yapmazdık :) Bizim olduğunu ispatlar ya da sesimizi çıkartmaz onların derdik. Buna ihtiyacımız var mı tartışılır ama yediğim yemeğin hikayesini bilmek, geçmişini bilmek beni çok mutlu eder. O zaman derim ki atadedem de bu yemeği şurada yiyormuş! Kahve çekirdeğinin nasıl Avrupa'ya girişi olduğunu biliyoruz ya da ay çöreklerinin :)

Tijen dedi ki...

Çok güzel bir kitap olmuş Selen! Fotoğraflar daha iyi olabilirdi bana kalırsa ama o kadar çok bilgi var ki içinde...

Tijen dedi ki...

Dilek'ciğim,
Bahsettiğin türden araştırmalar, hatta bu konularda yüksek lisans ve doktora tezi yapanlar var ancak sınırlı. Sayabileceğim bir kaç isim Özge Samancı ve Dr. Arif Bilgin. Her ikisinin de yayımlanmış kitapları var. Ayrıca Günay-Turgut Kut çiftini de saymadan geçemem. Elbette daha pek çok isim var listeye eklenebilecek.

Bahar dedi ki...

gerçekten masalsı bir yer orası. ruzgar, kitap kokusu, manzara, deniz kokusu.. hele birazdan kendini Ege'nin serinligine bırakacak olmanın verdigi huzur, içi içine sığmazlık da varsa..

Yazarından imzalı Her Güne Bir Yemek de oracıkta duruyor :)

Gidin, gorun, paylaşın, paylaştıkça artsın, çoğalsın güzellikler..


bahar

cennebazz dedi ki...

aaaaaaaaaaa inanmıyorum siz o musunuz?bende kitabınız var.ben sizi blog ortamından çok kez görmüştüm.ama sizin o olduğunuzu şimdi keşfettim.devrik ve anlamsız cümlelerimin kusuruna bakmayın.şaşırdım da ondan:)memnun oldum sizi tanıdığıma artık sıkı takipçinizim.sevgiler