23 Eylül 2014

Sonbahar gelince


Sonbahar  gelince  diyordum.  Geri  dönülür.  Neye?  Garip bir  soru.  Yanıtı  da  kolay  değil.  Bir  yanım  "içe"  diyor  ama  ben  zaten  içerdeyim,  bunca  zamanlık  sessizliğimden  belli  değil  mi?  Neyse  biz  derinlere  inmeyelim,  ortalığı  karıştırmayalım.  Şimdi  sabah  sabah,  pazardan  yeni  dönmüşken  oturup  yazmak,  ev  pazardan  gelenlerle  dağınık  haldeyken,  sabah  6:30'da  uyandım  diye  kafam  bulanıkken,  çayım  yanı  başımda  beni  bekliyorken, Cennet  ablamdan  zor  zahmet  aldığım  (sahibi  var  ayırdım  dedi  durdu  sabah  sabah  ya  kıyamadı  bana)  süt  ocakta  kaynıyor,  taze  yer  fıstıkları  tuzlanıp  haşlanmak,  geçen  çarşamba  aldığım  bamyalar  ayıklanmak  üzere  suda  bekliyorken,  armutlar,  avokadolar,  erikler  ve  yeşilden  sarıya  yenice  dönmüş  halleriyle  limonlar  masadaki  kâseye,  mevsimin  son  incirleri  ve  simsiyah  tatlı  üzümler  buzdolabındaki  kâseye  kurulmuşken,  kırmızı  etli  biberler  közlenmek,  tavşan  yüreği  zeytinler  çizilmek,  yaz  domatesleri  doğranıp  dondurulmak  üzere  sessizce  sıralarını  beklerken  ne  yazabilirim  ki  ben?  Daha  da  ötesi  ne  yapabilirim?  Bir  yanım  diyor  ki  boş  ver  her  şeyi,  çık  dışarı,  dağları  seyretmek  için  parka  git.  Ötede  sessizliğini  koruyan  yanım  çaktırmadan  sen  uykunu  alamadın,  sütün  altını  kapattıktan  sonra  biraz  uyu  diyor.  Oysa  ben  zaten  aylardır  yazmamışım,  dostlarım  içerler  olmuş,  blogum  iyiden  iyiye  küsmüş.  Ne  diyeyim  ki  ben?  Sözüm  tükenmiş  a  dostlar.  Ondandır  sessizliğim.  Zaten  bugün  işim  çok.  Yoğurt  mayalanacak,  lor  yapılacak,  zeytin  çizilecek,  biber  közlenecek,  iç  börülce  ayıklanacak,  bamya  pişirilecek,  arada  acıkılıp  yemek  yenecek,  bu  meyveler  ne  tatlıymış  diye  sevinilecek,  kahve  vakti  gelince  lorlu,  keçiboynuzu  pekmezli  kekten  bir  kaç  parça  konup  kahve  ile  keyif  edilecek...  Bir  gün  daha  akıp  gidecek  hayattan.  Son kullanma tarihi geçmiş  sepetine  atılacak  bir  gün  daha.  Yine  uyuyacağım.  Yine  kalkacağım.  Bu  sefer  soframda  Burhaniye'nin  değil  Antalya'nın  pembe  domatesleri  olacak,  ekmeğime  avokado  süreceğim  (ki  bu  Antalya  kahvaltılarının  en  büyük  keyfidir),  Burhaniye'nin  o  mis  gibi  süt  kokan  lorundan  değil  kendi  yaptığım  peynirden  yiyeceğim.  Çayımı  Kazdağı'na  değil  Beydağı'na  bakarak  içeceğim.  Öyle  işte.  Niye  yazmıyorsun  diyordunuz  ya,  işte  bu  yüzden.

12 yorum:

Narince dedi ki...

Çok şükür didim :) seve seve okudum, bi kahve yapıp bi daha okuyam :)

Banu Bingor dedi ki...

Geçerli bir sebepmiş: Kendi ellerinle yaptığın hayatı yaşıyormuşsun :)

Ama olsun! Arada söyle bize, neler yaptığını böyle :)

Sevgiler!

Oglak Kizlari dedi ki...

Olsun sen yine de yaz.

Bir diğer yoğun anne

tuzekmek dedi ki...

Aladağlar'dan Bey dağları'na selam olsun!
Hoş geldiniz, Özlemiştim sıcacık, içinde koşturmaca, özendirme olan yazılarınızı.
Sevgiler.

parıldayan çiçek dedi ki...

Hoş geldiniz. sefalar getirdiniz. Özlettiniz kendinizi

KUGUU dedi ki...

Canim Tijenim tabi ki ozluyor blogistan, ama FB ve TWTler tum bloglarin pabucunu dama attirdi ister istemez son yillarda degilmi?

Arkadasim sana danismak istediğim bir sey var: cam fistigi! Kirdiktan sonra küflenmemesi, kurtlanmamasi için nasil saklanmali bir bilgin var mi acaba?
Nette tatmin edici bir bilgiye ulasamadim. Ben minik cam bir kavanoza koyup buzdolabına koydum gecen sene. Birisi az kavurup kaldirin demiş vs. Doğrusu nedir bu isin sen biliyor musun?
Özledim,optum
ps: EGEyi cok seviyorum:)

Sabahat Varol İnsel dedi ki...

Ne güzel anlatmışsınız. Gönülden, içinizden geldiği gibi. Bir de okuyan herkesin şahsına hitab eder gibi. Antalya'da geçireceğiniz sağlıklı, huzurlu günleriniz olsun. Var olasınız, ömrünüze bereket.Sabahat Varol İnsel

Serap dedi ki...

Sizi okumak güzel ve keyifli. Yazı hüzünlü geldi ama, olsun hüznü de severim, onu da güzel anlatmışsınız.Keza mevsimde Sonbahar zaten.

Unknown dedi ki...

Merhaba sevgili Tijen
Sütü, sebzeleri, meyveleri o kadar güzel anlatmissin ki... Canim su an mis kokulu domateslerden birini alip yiyesim geldi. Sanirim domates mevsimi bitmeden bende domates alip söyle sapur supur yiyecegim :-)
Sevgilerim ile
Hülya Aytekin

Arsiz Bocuk dedi ki...

Bu kapkaranlık ve çirkinlik istilası altındaki İstanbul gününde sizden bir ses, bir nefes duymak ne güzel oldu. Sonbahar hızlı geldi bu sene buralara, daha ekim bile değil ama ben kışlık patiklerimi çıkardım bugün. Soğuk günlerde sıcak nefesler lazım, sesinizi daha sık duyarız inşallah. Sevgiyle...

meltem dedi ki...

Tijen hanim merhaba
Yesil çizik zeytin tarifiniz varmis. Ancak bulamadim. Siyah zeytin yapımı ile birlikte tekrar yayimlayabilir misiniz lutfen. Tesekkurler.
Meltem Yilmaz

Tijen dedi ki...

Meltem hanım,
Şu adreste çok detaylı anlatılmış. Ben hiç bu kadar detaylı anlatmadım sanırım:
http://sevgidenesintiler.blogspot.com.tr/2012/10/evde-yesil-zeytin-krma-ve-cizme-nasl.html