
26 Ocak 2012
Hadi gelin bugün uzaklara gidelim

18 Ocak 2012
Evde yoğurt yapımı

Hep evde yoğurt yapmanın erdemlerinden bahsedeyim istiyorum ama her seferinde unutuyorum. Ya da önemsiz mi buluyorum ne? Oysa ev yoğurdu gibisi yok. Hele de hazır yoğurtların hepten bozulduğu, yoğurttan başka her şeye benzediği bir dönemde. Adam gibi gerçek süt bulabiliyorsanız benim gibi porsiyonluk kaplarda (fotoğraftakileri çok seviyorum, mor kapaklı yoğurt kaplarım benim) mayalayın yoğurdunuzu. Ben sütü kaynatır kaynatmaz kaplara pay ediyor, parmağımın ucunu sokup yanmadığımda (ama sütün ısısı hissedilmeli) ılık sütle seyrelttiğim yoğurdu pay ediyor, güzelce karıştırıp kapaklarını kapatıyor ve uyumaya bırakıyorum. Üzerine battaniye örtüyorum tabii. Süt sıcakken kaba konduğunda kolay kolay soğumuyor. Mayalanma süresi sonunda (7 saat bekletiyorum) kaplar hala ılık oluyor. Sonra kapaklarını açıp biraz oda sıcaklığında bekletiyor, kapatıp dolaba diziyorum. Her gün bir kase. Ohhhh var mı evde olmak gibisi! (Bu hafta Adana bölümümüz yayınlanıyor, hatırlatayım. Çarşamba 20:00'de, tekrarı pazar 19:15'te, Kanal 24'te.)
09 Ocak 2012
Kadıköy'den bir lezzet mabedi

03 Ocak 2012
Günün güzelliği
Çarşamba notu: Aşağıda gördüğünüz fotoğrafı dün çekmedim, not etmeyi unutmuşum. Bu muhteşem kabakları ve diğer olağanüstü güzellikteki sebzeleri bu akşam Sarıyer'de çektiğimiz bölümde izleyebilirsiniz. Artık Tak Sepeti Koluna için yayın bilgilerini sağ tarafa koyuyorum, oradan takip edebilirsiniz. Veya yine yanda linki olan Facebook sayfamızı beğenirseniz gelişmelerden düzenli olarak haberdar olabilirsiniz. Teşekkürler!
Sabah yatakta bugün günlerden ne diye düşündüm. Perşembe? Değil. Çarşamba? Değil. Salı? Eveeet. Bugün pazara gideceğim ben. Hemen öncesinde offff... duygusu varken üzerimde, pazara gidiyor olmak birden neşelendirdi, hafifletti. Üstelik bir de Tevfik ustaya gidecektim, börek yemeye. Önce bir güzel böreğimi yedim (kahvaltım oldu yani), sonra pazarın cümbüşüne daldım. Dönerken hesap yaptım, pazarda tamı tamına 50 tl harcamışım. Önce çok gibi geldi. Sonra aldıklarımı düşündüm. Yok canım, çok değil. İlk satın aldığım şey üç demet nergis idi. Hemen ilerisinde yaşlı mı yaşlı bir teyze katmerlisini satıyor ama bir demet kalmış. Onu da aldım. Her zamanki elmacımdan elma ve Ankara armudu, onun yanındaki satıcıdan yerelması ve mandalina, biraz ilerdeki otçumdan turpotu, marul, su teresi. Biraz daha ilerledim, alıştığım satıcıların yanına gideyim diye. Pazarda gözleme de yapan hanımdan 5 köy yumurtası ile 2.5 litre süt, bakliyatçı amcadan yarımşar kilo yeşil mercimek ve buğday ("dirgitlik mi kızım?" diye sordu, evet dedim. Yani tam buğday), son gidişimde keşfettiğim muzcudan bahçe muzu (1.2 kg kadar), annemle paylaşırız diye 1.5 kilo körpecik pırasa, karşısındaki satıcıdan iki demet pazı, annem kahvaltıda seviyor diye etli kırmızı biber, kışın tek yediğim sera ürünü kiraz domates, çorbalık diye bir dilim balkabağı. Başka? Bir başka satıcıdan maydanoz, taze soğan, roka ve tere. Bir de yarım kilo tuzsuz kabak çekirdeği. Galiba hepsi bu kadar. Pazardan gelip önce sütü kaynattım. Yoğurdumu mayalayıp kalanıyla sütlaç pişirdim (içine vanilya çekirdekleri ve şeker yerine bal koyarak), turpotlarını yıkayıp haşladım, biraz mercimek ayıklayıp önceden aldığım ıspanak köküyle pişirdim. Maraş'tan getirdiğim sumak ekşisinden ekledim ki hafif ekşi olsun. Salata malzemelerini yıkadım. Saat oldu 2, ben daha yeni oturdum. Biraz nefesleneyim, yemeğimi yiyeyim. Gözlerinizi de daha fazla yormayıp sizi gününüzle başbaşa bırakayım, bugün çok güzel bir armağan almanızı dileyerek. Mutlu günler!

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)