02 Ağustos 2011

Yaz, sıcak, açlık, tokluk, hırs, talan

Bir sürü şey düşünüyorum şu günlerde. Utanç duyuyorum bazen. Karın doyurmak utanç veriyor. Binlerce, milyonlarca insan açken. Dünyanın adaletsizliğine lanet ediyorum. Bir yandan da o adaletsizliğin suçlularından birinin ben olduğumu bilmenin huzursuzluğunu taşıyorum. Ben, sen, o. Biz, hepimiz. Hepimiz suçluyuz. Suçsuz olan, masum olan var mı? Henüz yürümeyi öğrenmemiş bebeler bile suçlu. Size garip gelecek bu düşünce ama öyle. İstemeden tabii. Bilmeden. En basitinden tuvalet eğitimi alana kadar tükettiği bezi düşünün. Evlerimizde kullandığımız su, elektrik, yakıt, deterjanlar, satın aldığımız ürünlerin yetiştirilirken maruz kaldığı kirlilik, fabrikaların dumanı, arabaların egzozu, tıbbi ya da öyle, böyle, şöyle ortaya çıkan atıklar. Kirlenen sular, bir gıdım elektrik daha üretebilmek için dereleri kurutacağını bile bile her yere inşa edilen HESler, biraz daha yeşil dolar için, euro için kıyıma uğrayan yeşillikler, vatan toprağı. Ne için olduğu artık çoktan unutulmuş olan bir savaşa verilen şehitler. İşte bütün bu duygular, düşünceler kemiriyor beynimi ve ben kendimi suçlu ilan ediyorum. Ben de sorumluyum hepsinden. Bir gül goncası koparıp masama koyuyorum. Koparmasam daha iyi biliyorum. Onun suçluluğunu da içimde yaşıyorum. O gül goncasına bakmak, onu koklamak biraz olsun rahatlatır belki diyorum ama yok, işe yaramıyor. Hiç koparmasam daha iyiymiş. Yine de solacak biliyorum. Olsun, dalındayken koklayabilirmişim. Güllerin arasında bir sürü semizotu. Körpecik. Onlardan topluyorum. En azından yıkarken kullandığım suyu çiçeklere veriyorum diye bir nebze rahatlatıyorum kendimi. Ama sadece bir nebze. Sonra onları salatalık, yoğurt, tuz, sarımsak ve dövülmüş cevizle karıştırıp başka türlü bir cacık yapıyorum. Sıkılmıyorum bu tattan. Her gün yiyebilirim. Yanında susamlı galeta. Simit fırınından aldığım. Soframdakilerin basit ve ucuz ve kolay bulunabilir olması da rahatlatmıyor içimi. Ben suçlu olduğumu bilir ve bunun huzursuzluğunu yaşarken vatanını, toprağını, insanını, mineralini, çocuklarının geleceğini satanlar horul horul uyuyorlar biliyorum. Nefs mücadelesini sadece gırtlaklarından geçen yiyecek ve içeceğe indirgiyorlar, onu da biliyorum. İşte asıl anlayamadığım bu. Benim içim içimi yerken onlar tıkınmayı nasıl sürdürebiliyorlar?

8 yorum:

meleginmarifetleri dedi ki...

Onlar bu dünyaya tıkınmak için gelmişler Tijencim onların görevi o:( onlar tıkınmazsa tıkınacak başka birisi çıkacak ve bu dünya bööööyle yok olup gidecek..
bizlerde senin yazdığın gibi kendi kendimize kızıp kahrolacağız.
Bir tarafta somalili açlar diğer tarafda sözümona müslüman ülke suriye bu mübarek ramazan ayında bu insanların yaptıkları kabul edilir değil:(
Allah bütün bu insanları islah etsin inşallah..
Hayırlı ramazanlar dilerim arkadaşım..

Ada Deniz dedi ki...

Birbirine yakın duygular içindeymişis bugün. Doğal kaynakların bu denli rahat yok edilmesini aklım almıyor bir türlü. En basitinden denize giren, piknik yapan insanlar, bundan zevk alanlar bu hızla kirletmeye devam ederlerse çocuklarının bu güzellikleri yaşayamayacağını nasıl görmez...

Tijen dedi ki...

Melek'ciğim,
Çok haklısın. Anlamak zor insanoğlunu. Düşman olanın bile öldürülmesi akıl almaz iken kendi ülkenin insanı üzerine ateş açmak ne demek?
*
Ada ve Deniz'in annesi,
Bir de o boyutu var tabii. Kendi evini bal dök yala temizleyen insanımız sokağı, denizi kirletmek için birbiriyle yarışır!

Mutfak Havlusu dedi ki...

Tijen abla Facebookta da belirttiğim gibi aynılarını düşünüyorum günlerdir ve açıkçası kendimi bildim bileli zihnimdedir.Dünyada birilerinin ölmesi birilerini aç kalmasında sen,ben ve diğerleri suçludur.Herşeye ortaklık edip ucundan kıyısından yan yol bulup çıkışlar aramak için sarfaettiğimiz eforları iyilik namına insan olmanın özü namına yapsak birşeyler fenamıdır?Ah 3 kuruşluk heveslerimiz uğruna Allahın haramların en büyğü saydığı can almayı kendimize üstü kapalı iş ediniyoruz.Umarım bizlerin elinden gelebileceklerle artacak ölümleri azalatabilecek kudretimiz olur az da olsa ayaklandırırz onları çokta olsa,inşallah!

Özgen dedi ki...

Ne kadar haklısınız söylediklerinizde, şu veya bu şekilde aslında hepimiz suçluyuz.Gözden kaçırdığımız en ufak ayrıntılarda bile gizli bunlar ama hangisine herzaman kafa yorup önemsiyoruz.Şu mübarek Ramazanda bile nefsimizi en kısıtlı şekilde terbiye etmemiz gerekirken şaşaalı iftar sofralarıyla yarış haline girebiliyoruz çok acı...

mimosacafe dedi ki...

sorumluyuz evet ama suçlu muyuz bilemedim... herkesin gücü ancak kendi çevresini aydınlatmaya yeter tabi o da belirli bir farkındalık düzeyine erişebilmişse birey... o aydınlıkların halka halka birleşip bütünü oluşturması gerekir... ama zincir kesintilere uğruyor sıklıkla... dünyada giderek artan bir sığlaşma var, bizim toplum da bu sığlaşmanın tavan yaptığı yerlerden birisi. düşünmüyoruz düşünmek istemiyoruz ve netice olarak hiç geride kalanlara bakmadan sahip olmak istiyoruz artık sadece. sahip olurken de yok etmekte tereddüt etmiyoruz. çok yazık gerçekten aslında parçası olduğumuz yeşile doğaya hasret kaldık...

Güneşli Günler dedi ki...

Tijen ablacım olan bitene akıl sır ermiyor işte... Minik bebeğimin tükettiği beze inanamayıp hayret ettiğim şu günlerde minik bebekler bile suçlu dedinya içim sızladı, aslında o da bilmiyor ki bu dünyayı daha bebekken kirlettiğini ama biz ebeveynler suçluyuz kolaya kaçtığımız için.

Tijen dedi ki...

Kıyamam ben ona!
Tabii ki suç değil onunki. Ne yapsın garibim, o mu istedi bu dünyaya
gelmeyi? Onların hepsi birer melek.
Bu konu çok karmaşık ve derin. İnsan içine girdikçe daha nelerle karşılaşıyor.
Öp o güzelliği benim için.