25 Eylül 2009

Uzak tatlara devam

Nesin Vakfı'nın Çatalca bina ve bahçesinin İstanbul ve Marmara'da yaşanan selden büyük zarar gördüğünü ve bu selden sonra dostlarından yardım istediğini çoğunuz duymuşsunuzdur. Bu hafta pazar günü (27 Eylül 2009) 12-19 saatleri arasında, Karaköy'deki tarihi Sümerbank binasında gelirinin tümü vakfa verilmek üzere bir yardım günü düzenlenmiş. Pek çok tasarımcının ürününün satılacağı etkinlikle ilgili bilgi için şurayı tıklayabilirsiniz.
*
Bugün de tatlılarla devam etmek istedim. Nasılsa uzak bana, nasılsa yiyemem diyerekten. Tabii sizin de iştahınızı açıyor olabilirim. Öyle ise affedin beni. Bir tatlı incir yiyin, bir dilim mis kokulu kavun veya bir kaç fındıkla bir ufak avuç kuru üzüm. Hoş tazesi varken kurusuna ne gerek var değil mi? Sarısı, yeşili, kırmızısı, karası, alacasıyla üzümler hevenk hevenk. Şu İtalyan işi sfingi'yi bir güzel salkım üzüme kim tercih eder ki? Öyle de gönül bu, gördü mü istiyor. Sfingi, diğer adıyla zeppole, bir İtalyan tatlısı ancak İtalyan icadı değil. En azından hamuru değil. Hani şu ekler, profiterol gibi tatlılarda kullanılan şu hamurundan başka bir şey değil kullanılan. Roma'da buna "Bignè di S. Giuseppe" deniyormuş. İtalyan mutfağında sıkça karşımıza çıkmakla birlikte Malta'da da bulunuyormuş. Aslına bakarsanız bu ad iki farklı şekilde yapılan tatlıya veriliyor. "La Festa di San Giuseppe", yani Mart ayında kutlanan Aziz Joseph gününde Roma, Napoli ve Sicilya sokaklarında satılan "zeppoli" "donat" benzeri bir tatlı. Yani yağda kızarmış, mayalı bir hamur. İçinde krema, marmelat veya "cannoli" yapımında kullanılan, "ricotta" peynirli harç olabiliyormuş. Neyse ki benim karşıma çıkan fotoğraftakindendi, yani şu hamuruyla yapılmış, bir bulut yığını kadar hafif ve delişmen olanı. Bir soğuk New York gününde, uzun bir yürüyüşten sonra, bir dostla, bir İtalyan pastanesinde, kahve eşliğinde paylaşılmıştı. Şimdi nereden çıkageldi hafif bunalımlı bir Eylül günü diyecek olursanız, "hiiiç, arşive bakıyordum bugün ne yazayım diye, baktım bu fotoğraf pek işveli, hadi onu anlatayım dedim," diyeceğim. Belki de "bugün canım sıkılıyordu, kendime eğlencelik bir şey ararken buldum," da diyebilirim. Hatta konuyu bambaşka, tamamen ilgisiz bir meseleye de bağlayabilirdim ama işi bu kadar ileriye götürmeye gerek olmadığını -neyse ki geç olmadan- anladım.

13 yorum:

kristalkelebek(aslı) dedi ki...

Gel de yeme valla:)..Kuru meyveleri de çok severim Tijencim ama böyle cezbedici bir görüntüye de kim hayır diyebilir ki:))?
Sevgiler..
aslı

gülizar dedi ki...

TİJENCİĞİM ELLERİNE SAĞLIK,HER YEMEĞİN AYRI BİR HİKAYESİNİ ÖĞRENİYORUZ SAYENDE ÇOK TEŞEKKÜRLER..

minimalist dedi ki...

tatlılar çok ilgimi çekmez ama resimdeki hoş görünüyor.

Yazınızı okurken de çok eğlendim.
Gülümsedim...Teşekkürler.

beste dedi ki...

cok komik olmus yazi cok eglenceli ah evet gonul bu gordumu dayanamaz:)

nalan dedi ki...

Bunu gördüm görmez olaydım:)
Öyle bir parça incirle geçiştirilmez ki şimdi:(
of of...

müjde dedi ki...

Meyveleri çok sevmeme rağmen bunu tercih ederdim.:))

pelince dedi ki...

gülümseyerek okudum ;) bende bir ısırık alabilirim..

ipek dedi ki...

Enfes görünüyor Tijen. Tatlılar bu aralar bana da uzak duruyor maalesef ama en kısa zamanda deneyip yemeyi planlıyorum.

Zehra Gürgen dedi ki...

Tijen'cim tatlı fevkalade görünüyor ancak yemediğim sürece seviyorum onları, yiyince acı bir pişmanlık ..

Ama yazı resimdekinden daha güzel...

Unknown dedi ki...

Bu resme "yeme de yaninda yat" diyoruz :-)))))

Narince dedi ki...

Biz bu hamuru yağda kızartınca tulumba oluyor, hanım öbeği oluyor. Hem nefis oluyor, mutlu ediyor...

Tijen dedi ki...

Afiyetle tatlı yiyenlere afiyet olsun, yememeyi seçenlere de helal olsun. Benim gibi arada kalanlara ne diyeceğimi ben de bilmiyorum.

Alev dedi ki...

Tijencim
Yazilarini okurken hep bir gulumseme geciyor dudaklarimdan. Neguzel bir goruntu bu yine...