15 Şubat 2009

Pazar yazısı

Bugün pazar. Tatil günü. Bilmem ki sizin oralarda havalar nasıl? Keyfiniz yerinde mi? Mutlu musunuz? Bu aralar epey bir kitap bitirdim. Bir tanesi de kaçıncı defa okuduğumu bilemediğim Huzurun Kendisi Olmak. Vietnamlı budist rahip Thich Nhat Hanh'dan. Okyanus Yayınları 2000 yılında çıkarmıştı. Bu kitaptan altını çizdiğim iki bölümü -kısaltarak- paylaşayım istedim:

"Geçenlerde bir arkadaşım bana şunu sordu: Acıyla dolu olduğum zaman kendimi gülümsemeye nasıl zorlayabilirim? Bu doğal değil. Ona acısına gülümseyebilmesi gerektiğini söyledim. İnsanoğlu milyonlarca kanalı olan bir televizyon gibidir. Acıyı çevirirsek acı oluruz. Gülümsemeyi çevirirsek gerçekten gülümseme oluruz. Tek bir kanalın bize hakim olmasına izin veremeyiz. İçimizde herşeyin bir tohumu vardır ve egemenliğimizi yeniden kazanmak için içinde bulunduğumuz duruma hakim olmalıyız." (sf. 17)
*
"Zen tapınaklarında meditasyon salonundaki tahtada dört satırlık bir yazıt vardır. Son satırı şöyledir: "Yaşamını boşa harcama." Yaşamlarımız günlerden ve saatlerden oluşmuştur ve her bir saat çok değerlidir. Saatlerimizi ve günlerimizi boşa mı harcadık? Yaşamlarımızı boşa mı harcıyoruz?" (sf. 41)
Yorumu size bırakıyorum. İyi pazarlar.

15 yorum:

Bir Dilim Düş dedi ki...

Yaşamını boşa harcama ne kadar da doğru!!!

Her an kapını bir kutu macaron ile çalabilirim canım haberin olsun!!!

Sevgiler,
Evren

Hansa dedi ki...

bu kitabı okuduğumdan beri asla bir tek kanalın bana hakim olmasına izin vermedim vücudumda...
ve elimden geldiğince yaşamını boşa harcadıklarına inandığım insanlara anlattım bu satırları...
paylaşım için teşekkürler
sevgiyle...

Mutfak Havlusu dedi ki...

buralarda yağmurlu bir hava var
sabahları geç uyanmayı sevmeyen ben 9 civarı kalkınca mutsuz oldu biraz ama onu atlatmalı dedi sonra ders çalışıp kahvaltısını edip arkadaşlarıyla akşamsütü sinemaya gidicek ve güne dahe bir sürü şey sığdırıcak ki sığdırmalıyız da değil mi?
hayat elimize verilmiş bir nimet bunu nasıl kullanmamız gerektiği içinde Allah akıl gibi çok önemli bir taraf vermiş ve kesinlikle bu verilen zamanları aklın ışığında yol göstericilğince önemli olanlarla doldurmalıyız ki bugüne bakabilicek güç yarını bekleyebilicek cesaret olmalı..

güzel bir fotoğrafla iyi bir aydınlatma sundun ruha Tijen abla sağol varol.

Hayat dedi ki...

Yazı dilinizi seviyorum.
Başınız sağolsun diyeyim öncelikle...
Kolay 'dost' olunmuyor, bulunmuyor. Kaybı üzücü de olsa dünyada olmamızın gereği bu, ne'ylersiniz...
Ebe konusunda güzel şeyler yazılmış yorum olarak, eklenecek pek bir şey kalmasa da öyle sempatik insanlarla karşılaşıyorum ki, geri çevirmeye gönlüm-elim varmıyor.
Uygun gördüğüm kadarını paylaşıyor ve ben bir başkasını ebelemiyorum.
Blog yazmaya başladığımda amacım yalnızca elektronik bir günce tutar gibi dile getirmekti içimdekileri...
Sonra, çok yakın arkadaşlarımın haberleri oldu ve benden bir iz, haber olarak gördükleri satırları izlemeye başladılar.
Öyle ki, yazmadığımda telâşlanıp bana telefon, mail, yorum kanalıyla duygularını ilettiler.
Pek dışıma taşmaya niyetim yoktu, kendi yolumda sessiz- sâkin ilerleyecektim hesapta... : )
Olmadı, kimi zaman ben birilerini bulup bir kaç satır da olsa duygu -düşünce paylaşımında bulundum.
Kimi zamansa başkalarının hoş mesaj ve yorumları, onlara mukabelede bulunmama vesile oldu.
Bizim kültürümüzde bu vardır mâlûm...
Blog sayfalarındaki arkadaş listesinde bulunan linklere tıklayamaz oldum neredeyse...
Öyle hoş insanlar var ki yeryüzünde, kalbiniz akıveriyor onlara...
Hani, 'merhaba' deyiverseniz ayrılamayacakmış gibi hissediyorsunuz kendinizi...
Bu vesileyle iki isim zikretmek isterim.
'Akasya kokusu', doğal, içten, sıcacık bir dost- kardeş- komşu misâli yazı- yorumlarıyla tebessüm oluşturmuştur yüzümde...
Sayfasının ilk gördüğüm hâlindeki mor akasyalarsa bıraktığım ildeki evimin bahçe duvarını çevreleyen metreler boyundaki mor salkımları hatırlatıp, bir hoş etmiştir içimi...
Kendisini de bir yazımda anlatmaya çalıştığım Nesrin' e benzetmişimdir. Can komşumun kızı, yürüyüş arkadaşım, akşam üzeri kahve sohbetlerimin baş konuğu...
Nino' nun mutfağından seslenen Nino, gurbet duygularıyla, bir dönemimi hatırlatmıştır bana ve el uzatıp yaralarına bir tutam dost merhemi tozu serpiştirivermek istemişimdir ama nerdeee?... : )
Reel ve sanaldaki mevcut arkadaşlarıma yetişemezken, oldukça da cahil cesareti diyelim isterseniz, taşıdığımı sandığım halde bunu yapmamışımdır.
Bilirim ki bağlanırım ben, yüreğimin kapılarını açıveririm kolayca da açmak yetse, yetebilse...
'Dostluklar ölmezmiş' diye bilirim. Şimdi şimdi bunları yeniden yaşıyorum.
Lise arkadaşlarımızla buluşmaya başladık yıllardan sonra, üniversite arkadaşlarımızla geziler organize ediyoruz.
Kaldığımız yerden devam edermişcesine duygu yüklü,neşeli...
Uzun bir yorum oldu. Dolmuşum yine anlaşılan. : )
Sevgili Erol Yurderi arkadaşımızın da blog sayfasında yayınladığı 'Göl olabilmek' başlıklı yazıyı, yazınıza kısmî de olsa cevâben aktarmak isterim.
Sevgiyle kalınız...
Hintli bir yaşlı usta, çırağının her şeyden sürekli şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.

“Tadı nasıl?” diye soran yaşlı adama öfkeyle “Acı” diye yanıt verdi.

Usta gülümseyerek çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerideki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:

“Tadı nasıl?”

“Ferahlatıcı” diye yanıt verdi genç çırak.

“Tuzun tadını aldın mı?” diye soran yaşlı adamı, “Hayır” diye yanıtladı çırağı.

Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:

“Yaşamdaki acılar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Acının miktarı hep aynıdır. Ancak bu acının acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın olduğunda yapman gereken tek şey, acı veren şeyle ilgili duygularını genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.”

Zeynep dedi ki...

Tijen bana da önceden üzüntülü olduğumda, acı çektiğimde gülmek zor gelirdi,Fakat zamanla bazı şeyleri öğreniyor insan.Okuduğun kitapta denildiği gibi kanalları değiştirmeyi öğreniyoruz,hayat ve zaman bunu öğretiyor sanırım.
Sevgilerimle

Zehra Gürgen dedi ki...

derin bir kuyuya bir taş attın ki Tijen'cim, çıkarda çıkar artık kuyudan ... hayatı biraz olduğu gibi almak lazımmış gibi geliyor bana yani ağlarken gülersin, severken nefret edersin...hepsini ve herşeyi barındıran bir bütün olmak gerekli. Kolay mı şehir kimliğiyle doğal olanı yaşamında korumak ? ama güzel olan denemek, çabalamak. Yaşadığın hergünü kanına taa küçükken işletilen arabesk duygusallığa rağmen yaşanır kılıp hayatı kutsamak.
sevgiyle kal :)

Hansa dedi ki...

Sadece bu kitabı okudum ve yaşamıma kattığım cümleler kendi hayat felsefemle yoğrulmuş durumdalar...
yazar hakkında malumatım yok...
Sıkça biyografi okurum aslında.
sevgiyle...

Eya dedi ki...

Eline, diline saglik sevgili Tijencigim...gercekten de tek kanala bagli kalmamayi örenmeliyiz...sevgiler

zehra

Kedila ve Meşe dedi ki...

Teşekkür ederim.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Çok güzel,
Zamana duyulan saygıya her zaman hayranımdır.
Sevgiler...

Studioayse dedi ki...

Uzuntuyu ve siniri cok disari vurmanin ayip ya da zayiflik olduguna inanan insanlar tarafindan yetistirildim.
Ama yine de gercekten uzgun oldugumda rahatca bunu disa vurmanin cok dogru olduguna inaniyorum yoksa 'hayir ben illa da mutlu, guclu gorunecegim' derken baska turlu reaksiyonlar veriyor insan sonralari..
Ancak cok tuhaftir ki 'zugurt tesellisi' 'bosa kurek sallamak' 'ne yapsak bos' 'umitsiz' caresiz' gibi kelimelerin ve deyislerin cok fazla kullanildigi hatta cok mutlu insan gordugumuzde de 'sirti pek' ya da 'tuzu kuru' olup olmadigi kanitlanmasa da bu imaji yakistirdigimiz bir toplumda buyuyoruz/yasiyoruz.
Oncesinde anlayamadigim bu tur ruh haline sahip insanlari gecenlerde bir psikologdan duydugum sozlerden sonra anlayabildim. "Mutlu olma korkusu hastaligi' denen bir hastalik oldugunu ogrendim.
Nekadar sasirdim ve cevremde tanidigim ve anlam veremedigim bircok insanin davranislarina anlam getirebildim aslinda bununla birlikte. Deyisimiz bile var bununla ilgili "Cok gulduk basimiza birsey gelecek" ..Dunyanin en sacma inanisi olsa gerek!!
Dikkat ederseniz bu tur insanlar bu kelimeleri ve deyisleri cok kullanirlar ve nekadar kotu bir ornek verirseniz verin baskalarinin ya da kendi hayatlarinizdan onlarin kendileriyle ilgili cok daha kotu yasanmisliklari vardir..yoksa da bulur uydururlar. Hayatlarindaki guzel parcalari da gormezden gelirler. Sanirim 'karamsarkolik' olma halini de sigara ve alkol bagimligi kadar ciddiye almali insanlar sevdikleri ve yakinlari icin. Buna cevremizde ki insanlarin ve cocuklarimizin problemlerini cozmeye calismayi birakip onlara 'nasil bir cozum dusundun bu sorun karsisinda' diye sorarak baslayabiliriz.
Ozellikle son donemlerde mutlu olmayi zorlastiran sosyal ve ekonomik durumumuza ragmen herkese umit dolu ve saglikli gunler diliyorum.
Sevgiler

SOFRAM dedi ki...

Günaydın Tijen'ciğim,dün günün yarısı güneşli, yarısı yağmurlu geçti ve hiç dinmeden de halen devam ediyor.
Ben de pc ye ara verdiğim sürede epeyi kitap bitirdim.Güzel bir dost, her kitapla başka bir aleme dalıyor insan...
Acı ve gülümseme zıt kutuplarda görünmesine rağmen, insanoğlu her ikisini de aynı anda yaşayabiliyor.Zaten tek bir şeye takılı kalmak yaşamımızı çekilmez hale getirirdi sanırım.
Her bir dakikanın bile önemi var,geçmişe baktığımızda zamanın nasıl bu kadar çabuk geçtiğine şaşırıyor insan...
Güzel bir hafta diliyorum canım, sevgilerimle...

Tijen dedi ki...

Öyleyse yaşadığımız her anın tadını çıkarabilmek dileğiyle.

HADİYE dedi ki...

Merhaba Tijen,

Ankarada kar yağıyor hani şu şekilleri belli olan büyüklüktekilerden. Sakin ve sessizce yağıyorlar öyle işte telaşsızca.Tüm çirkinlikleri örtmek istercesine.Şehri bembeyaz masumiyete boğarcasına.Yaşamımızda tamamen bizim bakış açımızdır aslında.Bizim yorumlarımız ve korkularımızdır.Yani siz yaşama nasıl bakarsanız yaşamda size öyle bakıyor.Mutluluk kalplerinizden eksik olmasın inşallah.Sevgiyle kalın ve çok sevilin.

Sevgilerimle*

mutlulukmutfaktagizlidir dedi ki...

Tijenciğim, çok çok anlamlı, derin paylaşımların için çok çok teşekkürler! Yüreğine sağlık!
Biz insanlar, kendi cennetimizi de cehennemimizi de yaratmakta çok başarılıyız!
Gerçekten de egemenliğimizi yeniden kazanmak için içinde bulunduğumuz duruma hakim olmalıyız.
Bazen, deneyimlediklerimizle ilgili yazılar karşımıza çıkıyor ya şaşırmadan edemiyorum!
Sıcacık sevgiler!